tag:blogger.com,1999:blog-416894406875736412024-03-29T05:29:48.064+02:00Kemal KARAKAYAKemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.comBlogger43125tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-90924250770753801892016-10-20T21:29:00.000+03:002016-10-20T21:29:05.186+03:00Android ve iPhone Kullanıcılarının Kişilik Özellikleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6qPLr__3DbCYVOVxxWSXANNAmwJ__hPzUX8LgAjuijTMUtKKOHCYZIJoAt_pYUshSk6s0_DUU7DujhGwW9O6Q1T0uO_v27bsW6Klv8cuthyphenhyphen53z9OWHh-8E9G35s9XnpBppu-jhCuyKig/s1600/iOS-and-Android.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6qPLr__3DbCYVOVxxWSXANNAmwJ__hPzUX8LgAjuijTMUtKKOHCYZIJoAt_pYUshSk6s0_DUU7DujhGwW9O6Q1T0uO_v27bsW6Klv8cuthyphenhyphen53z9OWHh-8E9G35s9XnpBppu-jhCuyKig/s400/iOS-and-Android.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Lincoln Üniversitesi'nden Heather Shaw Psikoloji bölümünde doktorası için bir çalışma yapmış. 530 Android ve iphone kullanıcısının kişilik özellikleriyle ilgili bir karşılaştırma diyebiliriz<br />
<br />
İlk testte Android kullananların iPhone kullananlara gore daha dürüst, alçakgönüllü, uyumlu, düşüncelerini gizlemeyen, yeni fikirler ve değişimleri kabul etmeye meyilli olduğunu gözlemlemiş. Ancak ikinci çalışmada birebir aynı sonuçlara ulaşamamış. Yine de dürüstlük ve alçakgönüllülük özelliklerinin Android kullanıcıları arasında daha yaygın olduğunu söylüyor.<br />
<br />
<h4>
Kadınların tercihi ve benzerlikten kaçınma</h4>
<div>
Kadınların iPhone tercihi erkeklere göre iki kat fazlaymış. Elde edilen bir diğer bulgu da "benzerlikten kaçınma" üzerine. Biraz daha açıklayacak olursak; katılımcıların başkalarıyla benzer ürünler kullanmayı tercih etmemesi... Android kullanıcılarının diğer insanlarla benzer ürün kullanmaktan daha fazla kaçındığı, yani farklı ürün kullanma yöneliminin daha fazla olduğu ortaya çıkmış.<br />
<br />
<h4>
Yüksek Statü </h4>
</div>
<div>
Yapılan bu psikolojik çalışmada "yüksek statü" de ele alınmış. Yüksek statülü bir telefon kullanmaya hangi kesimin daha çok önem vereceğini söyleyecek olursak; tabi ki iPhone kullanıcıları :)<br />
<br />
Shaw insanların indirdikleri uygulamalara göre de bir kişilik incelemesi yapılabileceğini söylüyor. Çarpıcı tespitlerinden biri; telefonların artık kişilerin mini birer "sayısal sürümü" haline gelmesi. Ona göre bir başkasının telefonumuzu kurcalamasından rahatsızlık duymamızın temelinde de bu yatıyor. Çünkü telefonumuz bizimle ilgili pek çok şeyi açığa vuruyor. </div>
<div>
<br />
<br />
<br />
Kaynakça: Bilim ve Teknik Dergisi 2016/10</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-59271683817944745012016-10-07T21:02:00.000+03:002016-10-07T21:05:16.675+03:00Kahve Yerine Çay İçmemiz İçin 5 Neden<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFAPwKvWXIJiMxyXFVrQmv5CeD95PrECVM78PKiQfe3i2aAhkmmZ3Ze0N1zMoPEekUi1_n54byYm53GJKsHh66NObL7zjhbOnRwGmeERC0xY9dTiqdhltFOfG6ZdymeU9XlLp3Ta-wOqU/s1600/hikmetsavatli_caykoydumgel_koseyaz%25C4%25B1s%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="303" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFAPwKvWXIJiMxyXFVrQmv5CeD95PrECVM78PKiQfe3i2aAhkmmZ3Ze0N1zMoPEekUi1_n54byYm53GJKsHh66NObL7zjhbOnRwGmeERC0xY9dTiqdhltFOfG6ZdymeU9XlLp3Ta-wOqU/s400/hikmetsavatli_caykoydumgel_koseyaz%25C4%25B1s%25C4%25B1.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Anadolu'nun her yanına sohbetiyle, sıcaklığıyla yayılmış bir kültürümüz var: Çay. Nereye giderseniz gidin hep çayla karşılanırsınız. Bu kültürün güzelliği bilimsel olarak da kanıtlanmış. Sebeplerini duyunca hak vereceksiniz. Ama sebeplerine geçmeden önce şunu da belirteyim; burada çayı karşılaştırdığım kahve Türk kahvesi değil.<br />
<br />
<h4>
Sıvı İhtiyacını Daha İyi Karşılar </h4>
<div>
Kahveyle çayı karşılaştırdığımızda çayın vücutta sıvı ihtiyacını çok daha iyi bir şekilde karşıladığını söyleyebiliriz. Çünkü çay sadece bitkilerle çeşnilendirilmiştir ve sıvı ihtiyacını anında karşılar. Ancak kahvede durum öyle değildir. Kahvenin içindeki suyun vücut tarafından emilmesi daha uzun sürecektir.</div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Daha Uzun Süre Zinde Tutar</h4>
<div>
Çoğumuz kahvenin kafein miktarının çok daha fazla olduğunu biliriz. Hatta bu sebeple uyanık kalmak istiyorsak kahve içeriz. Aslında bu tam bir efsaneymiş. Kahve çayın kafein miktarının aynı olduğu araştırmalarla ortaya çıkmış. Hatta çayın sağladığı enerji takviyesinin daha uzun süreli olduğu ispatlamış. Kahve içtiğimizde aldığımız hızlı kafein aniden enerjimizin yükselmesine ama bir o kadar hızlı düşmesine sebep oluyor. Çaydaki kafeinin emilimi yavaş yavaş olduğu için daha uzun süre enerji veriyor. Yani sabahları güne başlamadan önce kesinlikle çay... </div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Daha Fazla Antioksidan</h4>
<div>
Kahvede mi yoksa çayda mı daha fazla antioksidan vardır? Cevabınız çoğunluk gibi kahve olduysa yanıldınız. Günümüzde üreticiler, çayın yararlarını arttırmak amacıyla, çaya daha fazla antioksidan ekliyorlar. Demek ki çaylar bol antioksidanlı. </div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Diş Sağlığına Daha Yararlı </h4>
<div>
Kahve de çay da diş sağlığı için mükemmel içecekler değil elbette ama günde tüketilen bir ya da iki fincan çay dişlerinizin flüorür düzeyini dengede tutarak, dişlerinizin sararmasına engel olacaktır. </div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Stres Seviyenizi Düşürür </h4>
<div>
Kahve kalp atışlarınızı hızlandırırken çay sizi yatıştırır ve beyninizi rahatlatır. Çay için, stresten uzak yaşayın.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Daha bahsedemediğimiz kemikleri güçlendirmesi, bağışıklık sistemini güçlendirmesi gibi bir çok özelliği var çayın. Güne çayla başlamak gerek. Öğlen çayla bir mola vermek, akşam sohbet ederken bir çay içmek gerek.<br />
<br />
Kaynakça: Bütün Dünya Dergisi 2016/4</div>
<br />Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-20790528530333460002016-09-30T23:44:00.000+03:002016-10-01T11:32:43.021+03:00"Ali Cengiz Oyunu" Nereden Geliyor?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfeJPm6Mq6Vg6eEdCn3uP_fNjemO2Pv3ramcEbCYxlAIDjlqz75PZpzYXJRLwcXG3ItkSg_IFBdnIw_dQUCvWGjVAX9btqp8acJbd8xiR1qkf_H95ZXwTlW0fdAK2yn8EOAh78QXjvo3Y/s1600/ali+cengiz+oyunu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfeJPm6Mq6Vg6eEdCn3uP_fNjemO2Pv3ramcEbCYxlAIDjlqz75PZpzYXJRLwcXG3ItkSg_IFBdnIw_dQUCvWGjVAX9btqp8acJbd8xiR1qkf_H95ZXwTlW0fdAK2yn8EOAh78QXjvo3Y/s400/ali+cengiz+oyunu.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
"<i>Ali Cengiz Oyunu</i>" deyimini sık sık kullanırız. Ne anlama geldiğini de biliriz. Şeytanın bile aklına gelmeyecek oyunlar, hileler, düzenbazlıklar gelir akla. Hatta TDK yayınlarında "Kurnazca ve haince düzen." diye bahsedilir bu deyimin açıklamasında. Ancak bu deyimin nereden geldiğini tam olarak bilmiyoruz.<br />
<br />
İnternette nereden geldiğiyle ilgili bir çok bilgi bulabilirsiniz. Çoğu olağanüstü olaylara dayanan bilgilerdir, efsaneler de vardır içinde. En çok bahsedileni ise bir sihirbaz adamın gayb ilimleriyle uğraşarak çeşitli sihirler, oyunlar yaptığı hikayedir. Bu adam ilmini o kadar ilerletmiş ki istediği her şekle girebiliyormuş. Çeşitli oyunlarla halkı hem şaşırtmış hem kandırmış. İşin ilginç tarafı isteyene bu oyunları nasıl yaptığını öğretirmiş. Ama öğrettiği kişiyi bir başka oyunla öldürürmüş. "Öğrenen kanarya olsa, sihirbaz atmaca olup onu avlarmış"... Devrin padişahı bu düzenbazı mat edene kızını vadetmiş. Herkes kaçarken Ali Cengiz bu işe talip olmuş. Sihirbaz <i>Ali Cengiz</i>'i kolay lokma belleyip oyunu öğretmiş. Sınav günü Ali Cengiz “koç” kılığında meydana gelmiş. Sihirbaz derhal “kurt” olmuş. <i>Ali
Cengiz </i>“su”olup kurdu boğmak isteyince sihirbaz kendini “ateş”e
çevirmiş. Bir süre ikisi de kılıktan kılığa girerken Ali Cengiz çiçek olup padişahın kucağına düşmüş. Sihirbaz eşekarısı
olup üzerine konmuş. Ali Cengiz hemen darı
olup yere yayılmış. Sihirbaz tavuk kılığına
girip darıları yerken Ali Cengiz tilki olup onu boğmuş...Ali cengiz darı olduğunda tavuk olan sihirbaz darıları yemeye başladığı için Ali Cengiz'in sol elinde iki parmağı eksik kalmış. Ama bu padişahın kızıyla evlenmesine engel olmamış.<br />
<br />
Bu anlattığımız efsane kısmıydı. Şimdi Türk Dili uzmanı olan Orhan Velidedeoğlu'nun oldukça mantıklı görüşüne bakalım:<br />
<br />
Al / âl sözcüğü dilimize değişik anlamlarda girmiştir.<br />
al = kırmızı , <br />
âl = aile, evlat, sülale, hanedan<br />
âl = yüksek<br />
al(âl) = hile-hud'a, oyun. (Bizi şu anda ilgilendiren anlam)<br />
<br />
Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat-it-Türk'ünde de 'al' sözcüğünü 'hile' anlamında kullanılmıştır.<br />
<br />
Bu bilgilerden sonra şimdi gelelim Moğol hükümdarı Timuçin'e. Kurnaz ve acımasız bir savaşçıdır. Savaşlarda atik davranır. Çeşitli savaş hileleriyle düşmanı kılıçtan geçirirmiş. Bu başarılardan dolayı kendisine "Çok başarılı ve yetkin savaşçı" anlamında, Çince "Çengsze" adı verilmiştir. Yani adı bizim bildiğimiz "Cengiz" olmuştur. "âl-i Cengiz" de Cengiz'in savaş hilesi, savaş oyunu, savaş aldatmacaları anlamında kullanılmıştır. Günümüze ise <i>Ali Cengiz oyunu</i> olarak gelmiştir. <br />
<br />
İşte efsanelerden uzak, tamamen gerçeğe dayalı bir anlam.Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-63466866415173774572016-09-28T20:46:00.000+03:002016-09-28T20:48:52.650+03:00Börekçi Tevfik - Serpme Böreğin Tek Adresi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyWn_L6H-SsTChZ4pJY2uV8NZaBmJim7xWG1Xie3uLdVUBE86TYjAbzOgdtgjxuvahxoSNV1f1QENsv2IH6GSaamrA5hUbDY32sNL897SbUypBpxEEhaQ0UBXtpJNDNKpP3TlXveSCDyc/s1600/borekci_tevfik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyWn_L6H-SsTChZ4pJY2uV8NZaBmJim7xWG1Xie3uLdVUBE86TYjAbzOgdtgjxuvahxoSNV1f1QENsv2IH6GSaamrA5hUbDY32sNL897SbUypBpxEEhaQ0UBXtpJNDNKpP3TlXveSCDyc/s400/borekci_tevfik.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<i>Börekçi Tevfik</i>. Antalya’da bırak yaşamayı, vakit geçirmek için gidecek olanların bile mutlaka uğraması gereken yerlerden biri. Fotoğrafta da anlaşılacağı üzere serpme börek yapıyor. Kendi elleriyle incecik açıyor hamuru.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tevfik amcanın değişik bir çalışma prensibi var. Sabah erkenden açıyor iş yerini ama öğleye kadar çalışıyor. Öğlen 12’den sonra boşa yorulmayın, bütün müşterilerini göndermiş, dükkanı kapatmıştır. Ama cumartesi günleri mesaisi uzun sürüyormuş; saat 13’e kadar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bana kalırsa sabah erkenden gitmek gerek <i>Börekçi Tevfik</i>'in yanına. Ben saat sekiz civarında gittiğimde pek kalabalık değildi. Biraz duvarda asılı ünlülerle çekilmiş fotoğrafları inceledim biraz da Tevfik ustayla sohbet ettim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Bi kapatıp gidemiyorum şurayı” diyor. Daha çocuklarının kendi ayakları üzerinde duramadığından, çalışmaya mecbur olduğundan bahsediyor. “İnanır mısın” dedi “ Herkes gitmiş görmüştür şu Peri Bacalarını, Karadeniz’i. Ben daha gidip göremedim oraları.” Sonra şöyle devam etti; “Kapatsam gitsem müşteriye ayıp olur gibime geliyor.” O, ayıp etmeyi kafaya koymadan önce gitmek lazım iş yerine.<br />
<br />
Vedat Milor da Tevfik amcayla bir program yapmış. Şu adreste bu video var:<br />
<a href="https://www.facebook.com/671470829541390/videos/740770009278138/">https://www.facebook.com/671470829541390/videos/740770009278138/</a><br />
<br />
Peynirli ve kıymalı börek yapıyor. İsteğe göre böreğin üstüne pudra şekeri serpebilirsiniz. Farklı bir tat açıkçası. Ben genelde peynir seven biri olarak kıymalı börek (pudra şekeri olmadan) tercihim oldu. Börekler biraz küçük, bir buçuk veya iki börekle doyabilirsiniz. Biz 1,5 peynirli, 1,5 kıymalı söyledik. Yanında da toplam 4 çay. Hesap 34 TL. geldi. Börek 10 TL. diyebiliriz. Diğer börekçilere göre biraz pahalı ama bu da <i>Börekçi Tevfik</i> kalitesinin farkı olsa gerek. En az bir kere denemenizi tavsiye ederim. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhalHFL6fkpDCfqTZmanznFIJfbsmqHXUF6HAD1JogDTK4L6noibgiA5FcdcHg5MlU2Kn1zeGmiiT8qQiEzSVboJqovrJqVzex5ldcmQEcFX9-roYbwdu80a7C46BAn6QK5y4By5tsTfkc/s1600/borekci+tevfik+pudra+sekerli.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="393" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhalHFL6fkpDCfqTZmanznFIJfbsmqHXUF6HAD1JogDTK4L6noibgiA5FcdcHg5MlU2Kn1zeGmiiT8qQiEzSVboJqovrJqVzex5ldcmQEcFX9-roYbwdu80a7C46BAn6QK5y4By5tsTfkc/s400/borekci+tevfik+pudra+sekerli.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Üç Kapılar'a yakın <i>Börekçi Tevfik</i> ustanın yeri. Gitmek isteyenler için haritayı paylaşayım. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="450" src="https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m18!1m12!1m3!1d3191.1832587965296!2d30.707693315292346!3d36.885963979930956!2m3!1f0!2f0!3f0!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x0%3A0xccc0b3602c49e408!2zQsO2cmVrw6dpIFRldmZpaw!5e0!3m2!1str!2s!4v1475000606422" style="border-style: initial; border-width: 0px;" width="600"></iframe>Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-24273720125891826322016-09-26T00:02:00.000+03:002016-09-26T00:02:39.504+03:00Geldi Evlilik Yıldönümü - Düğün Davetiyesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjNJfgXxS6ixRTj2YEfPj_opx11rAvexQIgH2c8OMMBf5YqZwvcAs2wo9r42p0HfnVIGd-jtXm73XGik_OgDapPuHweA60UJCXJdfhv_0pc3AtDwyAVv4jWDWBIluQ3g14YKhPHTaJNm0/s1600/gelin_ve_damat.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="257" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjNJfgXxS6ixRTj2YEfPj_opx11rAvexQIgH2c8OMMBf5YqZwvcAs2wo9r42p0HfnVIGd-jtXm73XGik_OgDapPuHweA60UJCXJdfhv_0pc3AtDwyAVv4jWDWBIluQ3g14YKhPHTaJNm0/s400/gelin_ve_damat.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; text-align: left;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; text-align: left;">
Geçen yıl facebook hesabımda tüm tanıdıklarımı davet etmek için yazdığım düğün davetiyesinde o güne kadar çektiğim zorlukları(!) anlatmıştım. Üstünden bir yıl geçmiş bile. Kutladığımız ilk 26 Eylül'de bu telaşı sizinle paylaşmak istedim. En az bu kadar güzel bir yılı herkesin yaşaması duasıyla...</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; text-align: center;">
<h4>
"(Pek benzemese de) DAVETTİR (Sonunu getirebilene)</h4>
</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
İstanbul’da verdiğim onca emekten sonra tamam demiştim ama... “Öyle olmaaaaz. Bu işin annesi var, babası var…ailesi var” dediler. Beni aileye alsınlar diye otuzumdan sonra türlü şirinlikler yaptım, yılıştım, sırnaştım. Elimde bir demet çiçek, boynumda kravat, arkamda ailem (aslında dayak yeme ihtimalime karşı bir kaçı önümdeydi) acı kahve içmeye gittim. Tabiri caizse değil, bildiğin acı; karabiberli. Ve tabi ki bol tuzlu. He<span class="text_exposed_show" style="display: inline;">rkese aynı tepsiden servis edilirken bana ayrı tepside(Yedi Bela Hüsnü’ye gelen armut misali) gelişinden tahmin etmiştim zaten içindeki tuz oranının kahveden yüksek olduğunu. Eee öyle sofrada tuzluk istemeye benzemiyordu bu kız isteme, istemeseniz de tuzlu geliyordu kahveniz.</span></div>
<div class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px;">
<div style="margin-bottom: 6px;">
Bir hafta boyunca kahvaltıda haşlanmış yumurtayı tuzsuz yedim. Millet deniz kenarında nefes aldıkça tuz kokusunu hissederken ben nefes verdikçe hissettim. “Nefes aldıkça değil, verdikçe burnuna tuz kokusu geliyorsa doğru mahallede dolaşıyorsun” dedim. Gerçi lise yıllarında da o mahallede dolaşmışım ama boş dolaşmışım demek ki.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Neyse işte bizi tebrik falan ettiler..İlerleyen günlerde “Tabi tabi” dedim “Nişansız olmaz.” Sonra aklımı başıma toplayıp “İyi de ben ablamın düğününde bile oynamadım.” desem de “yüzme bilmeyeni denizin ortasına atacaksın, mecburen öğrenecek.” mantığıyla ilk cümlemi dikkate aldılar. “Tabi tabi, nişansız olmaz.”</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Sonra pistin ortasına atıldım. Dikkat ederseniz buradaki “atıldım” kendi isteğimle çıktım değil, birileri tarafından fırlatıldım anlamı taşıyor. Piyanist pistin ortasından çocuklarınızı alın dediğinde alınan çocuklara özendim. Beni ortadan alan olmayınca yeri geldi kostak kostak yürüdüm, yeri geldi bıdı bıdı çekirge oldum. Bizi alkışladılar, tebrik falan ettiler işte.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Sonra nikah için toplandık. Bu sefer daha çok alkışladılar. “Tamam, bu sefer bitti galiba” dediğim sırada “Bu da yetmez damat. Daha kalabalık, daha kalabalık,çok kalabalık olsun dediler. “Tamam” dedim ben de “Bütün adamlarımı toplayıp geliyorum o zaman. 26 Eylül’de düğün yapıyoruz.” Bakın beni yalancı çıkarmayın. Ben bitanem için o kadar psikolojik ve fizyolojik dayanıklılık testinden başarıyla çıkmışken gelmezseniz ayıp olur.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Gelemeyenler 26 Eylül akşamında misafir odasındaki orta sehpayı kenarı çekip flash tv.yi açsınlar ve aile bireyleriyle üstüne düşen görevi yapsınlar lütfen."<br />
<br />
<br />
Bir yıl boyunca hayatıma tat katan ve bana katlanan, dolayısıyla çektiği zorluklar yukarıdaki metnin karşısında destan olabilecekken sesini çıkartmayan sevgili eşime teşekkürler. Ömür boyu inşallah... :) </div>
</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-67867226750439327102016-09-25T23:49:00.000+03:002016-09-25T23:49:07.683+03:00İnsan Beyninin Uç Noktaları - Alzheimer ve Diğerleri<div class="MsoNormal">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisrlriYi8TYtUxuFTl0PHaBnjQz-rKgbSKUwHrXYcgsJzM6qZWooCAHsoySReIfFxvIh8I2wE6Bx-z6hLjmg2SMkADI-XJvwdJO1dm4-jBikqDY_LPAXeS304Euy9l57Km4E6om3r68N4/s1600/57633.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisrlriYi8TYtUxuFTl0PHaBnjQz-rKgbSKUwHrXYcgsJzM6qZWooCAHsoySReIfFxvIh8I2wE6Bx-z6hLjmg2SMkADI-XJvwdJO1dm4-jBikqDY_LPAXeS304Euy9l57Km4E6om3r68N4/s400/57633.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bir düşünün; bir
gün sabah uyandığınızda bileğinizde metal bir bilezik buluyorsunuz.
İncelediğinizde üstünde şu notu görüyorsunuz: “Bellek kaybı.” Elbette büyük bir
şaşkınlık yaşarsınız. Ama belki de bu hissi, aynı bileklik için bininci defa
yaşıyorsunuz. Şaşkınlığı üstünüzden attıktan sonra kahvaltı yapıyorsunuz. Sonra
televizyonun karşısına geçiyorsunuz. İzlediğiniz programın ilk dakikalarını
çoktan unutmuş, konu bütünlüğü olmadan,
sadece o anda izlediğiniz saniyeleri anlamlandırmaya çalışıyorsunuz.
Kahvaltı yapmadığınızı düşünüyor ve tekrar kahvaltı yapıyorsunuz. Sonra
televizyonun karşısına tekrar…Tanıdığınız insanlar o odada bulunanlarla
sınırlı. Onlarla da yeni tanıştığınızı düşünüyorsunuz. Aralarında çocuklarınız
olsa da…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
Unutanlar</h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
National
Geographic yazarı Joshua Foer de bellek kaybı yaşayan E.P.’yi incelemiş. 85
yaşındaki emekli laboratuar teknisyeni E.P. en son ne düşünmüşse onu
hatırlıyor. Bir virüs E.P.’nin beyninde elma kurdu gibi çalışmış. Hipokampus
zarar görmüş. Sadece çocukluğunu çok iyi hatırlıyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h4>
Zeka Geriliği mi?</h4>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Aya henüz ayak
basılmadığını, benzinin litresinin ABD’de 25 cent olduğunu söylese de suyun kaç
derecede kaynadığı, Brezilya’nın hangi kıtada olduğu, yemeklerin neden
pişirildiği, neden tarih okutulduğu gibi sorulara zekice cevap veriyor.
Kısacası bu insanların zeka ile problemi yok, beyindeki her şeyi kaydeden kısmı
virüs yok ettiği için sadece hatırlayamıyorlar. E.P. her zaman güler yüzlü.
Kızının söylediğine göre “Her zaman mutlu. Çok mutlu.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
Unutamayanlar</h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Aslında insan
hafızası bilim kurgu filmlerini zorlayacak kadar olağanüstü. Beyindeki nöronlar arasında sinaptik bağlantılar vardır. Yeni bulgulara göre her bir sinaps 4.7 bit'lik bilgi saklayabiliyor. Bu da beynin kapasitesinin 1 petabayt yani <span style="background-color: white; color: #14233a; font-family: "pt_sansbold"; font-size: 17px;">1,000,000,000,000,000 bayt</span> olduğunu gösteriyor. Daha net anlaşılması için şu örneği verebiliriz; Aşağıda gördüğünüz fotoğraf ABD Kongre Kütüphanesi’ne ait. Bu kütüphanenin basılı koleksiyonu kapasitesi 32 Trilyon Bit'tir. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRVAj6qd-O4vmzW6Stl3ghJLVdrYTXBHWISInzkVHKPH1posInNaZzf7ysLd79mVH-2pjTaeHFvKM3k23d9nvkXzcehioLFaZk9xCag8UKa19zpaiauBSN_du78rXYklE1gUVupThuZUM/s1600/Kongre_Kutuphanesi_Okuma_Salonu.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRVAj6qd-O4vmzW6Stl3ghJLVdrYTXBHWISInzkVHKPH1posInNaZzf7ysLd79mVH-2pjTaeHFvKM3k23d9nvkXzcehioLFaZk9xCag8UKa19zpaiauBSN_du78rXYklE1gUVupThuZUM/s400/Kongre_Kutuphanesi_Okuma_Salonu.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
41 yaşındaki kadın (A.J) 11 yaşından beri yaşadığı her günü saniyesi saniyesine hatırlıyor. Tıpkı Yağmur Adam filmine konu olan ve yaklaşık 12.000 kitabı ezberlediği söylenen Kim Peek gibi bir zihne sahip. Mükemmel bir özellik dediğimiz konu hakkında A.J. şöyle söylüyor : "Sabah saçımı kuruturken hangi günde olduğumuzu düşünüyorum. Ve zaman geçirmek için son yirmi yılı aklımdan geçiriyorum-aynen bir günlüğün sayfalarını karıştırır gibi...Ben oturup da bunları ezberlemiyorum. Bir şekilde biliyorum o kadar. Güzel şeyleri hatırlamak iyi bir şey. Ama kötü şeyleri de hatırlıyorum, her türlü hatalı tercihimi de...Tüm yol ayrımları, karar vermek zorunda kaldığım anlar ve on yıl geçmiş olsa da hala onlar üzerinde kafa yoruyorum. Pek çok şey için kendimi affetmiyorum." </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Demek ki her şeyi hatırlamamız kendimizi kendimizden korumaya yönelik vücudumuzun bir otokontrolü. Şimdi karar verin bakalım; E.P. mi şanslı A.J. mi? Sanırım ben ikisinin de yerinde olmak istemezdim. Ama öncelikle A.J.'nin...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<h3 style="clear: both; text-align: left;">
Alzheimerı Önlemek - Hafızayı Geliştirmek İçin</h3>
<h4 style="clear: both; text-align: left;">
Stresten uzak durun:</h4>
<div style="clear: both; text-align: left;">
Araştırmalar sıkıntı ve kaygının beyni olumsuz etkilediği konusunda hemfikir. Bunun için stresten uzak durmaya çalışın. Tabi mümkünse :) </div>
<h4 style="clear: both; text-align: left;">
<br />Akıl Oyunları veya Sürekli Öğrenme:</h4>
<div>
Bulmaca çözen, satranç oynayan veya diğer zihinsel oyunları oynayanların, bu faaliyetleri gerçekleştirmeyenlere göre iki daha fazla alzheimerdan korunduk gözlenmiştir. Bulmacalardan nefret edenler için okuma-yazma ve matematik tavsiye edilmekte.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Rockefeller Üniversitesi'nen Fernando Nottebohm kanaryalar üzerinde yaptığı araştırmalarda şöyle bir sonuca ulaşmış; Kuşlar yeni bir şarkı öğrendiğinde, yeni besinler bulduğunda ya da yeni eşlerle buluştuğunda ölen beyin hücrelerinin yerini yenileri alıyor. Hepsine katılıyorum ama yeni eşlerle buluşma olayı kafanıza çeşitli materyallerle vurulmasına ve bütün beyin hücrelerinizi kaybetmenize sebep olabilir :) Kanaryalar kuş beyinleriyle bize güzel bir ders vermişler; sürekli öğrenin :)</div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Beslenmeye Dikkat:</h4>
<div>
Besinsiz kalan beyin sorunları da beraberinde getiriyor. Örneğin Türkiye'de açlık grevi yapan M.A. , B vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişen 'Wernicke-Korsakoff' sendromu sebebi ile uğruna açlık grevi yaptığı davayı bile unutmuş. Hastalığın şiddetine göre yaşadığınız son 20-30 yıl silinebiliyor.</div>
<div>
</div>
<div>
Uzmanların beyin hücrelerini yenilemesi için tavsiye ettiği besinlerse antioksidan içerikli. Bunun yanında düzenli egzersiz de olmazsa olmazlar arasında.</div>
<div>
<br /></div>
<h4>
Uyku Şart:</h4>
<div>
Nörofizyoloji uzmanı R.Stickgold "Öğrenme öncesinde ve sonrasında iyi uyuyamamak, yeni anıları kodlamayı zorlaştırır." diyor. İyi bir gece uykusu ders sonrası motor belleği %30'a kadar iyileştiriyormuş. Öğrenci kardeşlerimize de duyurulur...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kaynakça : National Geographic, Kasım 2007.</div>
<div>
http://www.sabah.com.tr/teknoloji/2016/01/23/iste-insan-beyninin-kapasitesi</div>
<div>
http://www.hemensaglik.com/makale/alzheimer-hastaligini-onlemenin-5-yolu</div>
<div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-78128431904301843182016-09-23T20:40:00.000+03:002016-09-23T20:43:30.618+03:00Aşk Dokunur Mu?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGFygJbXHqqoMaNMvCxG4wITs7mSA2ra3BvD_HhEHSXOv_RvV2cN_QA2r8RAOMZHDJFrR9J6pEbkG-xWd4i8drXmm7mu8IJqO55Yc3KpdaItNYwQ2hkT1MYGoM_2a7aCqJD6g-62omeAs/s1600/tumblr_ocf8e29ewH1tg9a8jo1_1280.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGFygJbXHqqoMaNMvCxG4wITs7mSA2ra3BvD_HhEHSXOv_RvV2cN_QA2r8RAOMZHDJFrR9J6pEbkG-xWd4i8drXmm7mu8IJqO55Yc3KpdaItNYwQ2hkT1MYGoM_2a7aCqJD6g-62omeAs/s400/tumblr_ocf8e29ewH1tg9a8jo1_1280.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span class="apple-converted-space"><span style="font-size: 11pt;"> Bu ayakkabılar günümüzde
Güney Kore’de iki roman ve bir belgesele ilham kaynağı olmuş, hakkında operalar
düzenlenmiş. Peki ama insanları bu kadar etkileyen nedir? <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span class="apple-converted-space"><span style="font-size: 11pt;"> Güney Kore’de Andong
kentinde konut yapımına karar verilir. Ancak konutların yapılacağı yerde bir
mezarlık vardır. Mezarlığın başka bir yere taşınmasına karar verilir. Kazılan
mezarlarda bir ayakkabı yanında notla birlikte bulunur. Notu dul bir kadın
yazmıştır. 16.yüzyılda. Tam olarak 1 Temmuz 1586’da. Ayakkabıları yapan da o kadındır.
Kendi saçından ve kenevir kabuğundan ördüğü ayakkabıları kocasının mezarına
yerleştirmiş. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span class="apple-converted-space"><span style="font-size: 11pt;"> Bıraktığı notta ise
şunlar yazıyor: “İkimizin de saçları ağarıncaya dek benimle yaşamak istediğini
söylerdin. Bensiz nasıl ölüp gidersin?” <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span class="apple-converted-space"><span style="font-size: 11pt;"> Sonra, aşkın zamanı
da mekânı da aştığını belirten şu cümleleri yazmış : “Gizli gizli gel bana. Söyleyecek
çok sözüm var ama daha fazla yazamayacağım. ” </span></span><span style="font-size: 8pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Çiftle ilgili operalardan birini yöneten Prof.Park Chang-gun
da şöyle söylemiş: “Zamanı aşan bir eser. İnsanları gözyaşına boğuyor.”<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kanyakça : Nat.Geo.Kasım 2007 Sayısı</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-19444485360611946562016-09-22T20:57:00.000+03:002016-09-22T21:00:15.250+03:00İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Bilinmeyenleri<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx4OYnchuFsEPhIkzM-0LSvmEHPC4KYEfKmVXJ5bukhRxdunxknz1UYk8fZlz_45FZez8TFldDa4FKmDHn8TcbAtUrXoQ4h_qKZYLK-6s2cTnS_-p-Wg4pB2tp4k-fqIJOAzR-KerWaug/s1600/istiklal+mar%25C5%259F%25C4%25B1+.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx4OYnchuFsEPhIkzM-0LSvmEHPC4KYEfKmVXJ5bukhRxdunxknz1UYk8fZlz_45FZez8TFldDa4FKmDHn8TcbAtUrXoQ4h_qKZYLK-6s2cTnS_-p-Wg4pB2tp4k-fqIJOAzR-KerWaug/s400/istiklal+mar%25C5%259F%25C4%25B1+.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Her devletin bir ulusal marşı
vardır Bizim de ulusal Marşımız <b><i>Mehmet Akif Ersoy</i>'</b>un yazmış olduğu, <b>12 Mart 1921</b>’de kabul edilen <b>İstiklal Marşı</b>'dır.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<h3>
<span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: small;">Peki Cumhuriyet öncesinde ulusal marş neydi?</span></b></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Osmanlı Devleti zamanında bir milli marş yoktu. Bu durum daha çok askeri alanda sıkıntıların yaşanmasına sebep oluyordu. Aslında bunun bir de trajikomik bir hikayesi vardır. Reşadiye zırhlı gemisini teslim almak için İngiltere'ye giden denizcilerimiz İngilizlerin marşlarının ardından bir ulusal marş okumak zorunda kalmışlardır. Ancak Türk askerinin hep bir ağızdan söylediği İngiliz askerinin de saygı duruşunda dinlediği, bir ulusal marş değil “Entarisi ala benziyor, Şeftalisi bala benziyor” isimli türküdür. </span><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Sanırım ilk ulusal marşımız bir türkü olmuş</span>.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<h3>
<span style="font-size: small;"><br /><span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Neden bir marş yazılma gerekliliği duyulmuştur?</span></b></span></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Bence yukarıda yazılı sebep bile bir ulusal marşın yazılması için yeterlidir. Kurtuluş Savaşı devam ederken İsmet İnönü 1920 yılının sonlarında Maarif Vekaletine askerin güç ve moral bulması için bir milli marş hazırlanması önerisini sunar. Maarif Vekaleti de bu marş için 500 lira ödül vereceğini duyurur.</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<h3>
<span style="font-size: small;"><br /><span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Yarışmaya kimler katılmıştır?</span></b></span></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Milli marş için Maarif Vekaleti’ne 724 şiir gönderilir. Şiir gönderenler arasında Tunalı Hilmi Bey, Kazım Karabekir Kemalettin Kamu, Rıfat Ilgaz gibi önemli kişiler vardı. Şiirler beğenilse de büyük bir heyecan uyandıramaz. <i>Mehmet Akif Ersoy</i> konulan para ödülünden rahatsızlığını dile getirerek yarışmaya katılmaz. Mehmet Akif Ersoy'un milli marş için şiir yazmasını çok isteyen Hamdullah Suphi Tanrıöver para ödülünün kaldırıldığını Mehmet Akif Ersoy'a söyler. Mehmet Akif Ersoy da şiiri kaleme alır.</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<h3>
<span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">İstiklal Marşı'nın kabul edilmesi</span></b></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: inherit; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Türkiye Büyük Millet Meclisi kazanan şiirin belirlenmesi için </span><b>12 Mart 1921</b> günü toplanır ve yapılan toplantıda Hamdullah Suphi Tanrıöver ilk </span><span style="font-family: inherit; white-space: pre-wrap;">olarak Mehmet Akif Ersoy'un şiirini okur. Şiir öylesine bir coşku yaratır ki </span><span style="font-family: inherit; white-space: pre-wrap;">tekrar tekrar okunması istenir. Öteki şiirler artık okunmayacaktır bile. </span><span style="font-family: inherit; white-space: pre-wrap;">İstiklal Marşı kabul edilmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<h3>
<span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Peki ödüllü ne olmuştur?</span></b></span></h3>
</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Mehmet Akif Ersoy ödül olarak konulan 500 lirayı “Dar ül-Messi” adlı bir hayır kurumuna bağışladığını duyurur.</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<h3>
<span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: small;">İstiklal Marşı'nın bestesi neden bu kadar yavaştır?</span></b></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Mehmet Akif'in şiiri 10 kıta olduğundan tümünün beslenerek törenlerde kullanılması olanaksızdı Bu nedenle ilk iki kıtanın marşta yer almasına karar verildi 1924 yılında alınan kararla Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi 6 yıl boyunca marş olarak çalındı. Ancak sonrasında Zeki Üngör'ün bestesi marş olarak kabul edilmiştir. Besteyi yapan Zeki Üngör de marşın cenaze marşı gibi bestelenmiş olmasından Süleyman Tarman’ın “Atatürk ve Müzik” adlı kitabında şu sözlerle şikayetçi olduğunu okuruz</span>: </span><br />
<span style="font-family: "arial" , sans-serif; white-space: pre-wrap;">“Ben </span><span style="font-family: "arial" , sans-serif; white-space: pre-wrap;">İstiklal Marşı'nı bestelerken kulaklarımda İzmir'e koşan atlıların Dört Nal Sesleri vardı. Birde marşın bugün aldığı şekli düşünün. Başında metronom 80 olan bir eser hiçbir zaman cenaze marşına benzemez</span><span style="white-space: pre-wrap;">.”</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Aslında yaşanan problem şudur; Zeki Üngör stüdyoda orkestrayla marşı çalar. Ancak teknisyenler marşın çok süratli olduğunu ve plağın yarısını doldurduğunu söylerler. Geri kalan kısım için başka bir marş çalınmasını isterler. Zeki Üngör bunu kabul etmez. Marşı ağır bir şekilde yeniden çalacağını, böylece plağın dolacağını söyler. Dinlerken de gramofonun hızının arttırılması ile beste'nin gerçek haliyle dinlenebileceğini düşünür. Ancak kimse marşı çalarken gramofonun
hızının arttırılması gerektiğinin farkında değildir ve marş günümüze kadar böyle gelmiştir</span>.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<h3>
<br /><span style="white-space: pre-wrap;"><b><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Mustafa Kemal'in en çok sevdiği İstiklal Marşı dizeleri</span></b></span></h3>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Mustafa Kemal Atatürk şiirin bestelenmesi için kurulan komisyon üyelerinden </span><span style="font-family: "tahoma" , sans-serif; font-size: 9pt;">İ</span><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">smail Habip Sevük’e şunları söylemiştir</span>:</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">“İstiklal Marşı'nın uzun olmaması konusunda mutabıkız söylendiği ve çalındığı zaman herkesi uzun uzun ayakta tutması elbette doğru olmaz. Ancak bu marşın İstiklal davamızı anlatışı cihetinden büyük bir manası vardır. Benim en beğendiğim parçası da budur. Siz ise bu parçayı marştan çıkarmaya karar vermişsiniz:</span></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;"><br /></span></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;"> 'Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, </span></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;"> Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal' </span></span><br />
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;"><br /></span></span>
<span style="white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 9pt;">Benim bu milletten daima hatırlanmasını istediğim vecizeler işte bunlardır</span>.</span><br />
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="white-space: pre-wrap;">Mustafa Kemal bu konudaki isteğini komisyon üyelerine kabul ettirmeye çalışmamış, düşüncesini dile getirmiştir. Sadece bu küçük örneğin dahi Atatürk'ü diktatör olmakla suçlayanların düşüncelerini çürüttüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca Atatürk'ü 'din düşmanı' diye tanımlayanlara da bu dizelerde yer alan 'Hakk'a tapan' kelimesi güzel bir cevaptır. </span></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com318tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-25288707970427353582016-09-18T21:25:00.000+03:002016-09-18T21:27:43.405+03:00"Size bir kurum tarif edeceğim bana hangi kurum olduğunu söyleyin"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih076msL9GMABl_hOVyGu8kniXGLBtvWS9B2DXdgJzvPV157zRpWjvuLdfw6NSfRR_eVNdU_wxEQvC2UyMdYQR3n5-0Un67klM6v92cAQmveYYAF5jkVki0SnNPFLwusZo9sOMSV0vf9Q/s1600/2083444.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih076msL9GMABl_hOVyGu8kniXGLBtvWS9B2DXdgJzvPV157zRpWjvuLdfw6NSfRR_eVNdU_wxEQvC2UyMdYQR3n5-0Un67klM6v92cAQmveYYAF5jkVki0SnNPFLwusZo9sOMSV0vf9Q/s400/2083444.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Can Bolat bir konuşmasında şöyle diyor;</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Size bir kurum tarif edeceğim bana hangi kurum olduğunu
söyleyin;</div>
<div class="MsoNormal">
İnsanların dört duvar içerisinde tutulduğu,</div>
<div class="MsoNormal">
Geniş bir avlusu olan,</div>
<div class="MsoNormal">
Etrafı büyük duvarlarla çevrili olan,</div>
<div class="MsoNormal">
Bazen dikenli telleri olan,</div>
<div class="MsoNormal">
İnsanların belirli aralıklarla avluya çıkmasına izin
verilen,</div>
<div class="MsoNormal">
İmza ile içeriye girdiğiniz,</div>
<div class="MsoNormal">
Her gün yoklama yapılan,</div>
<div class="MsoNormal">
Müdür tarafından yönetilen,</div>
<div class="MsoNormal">
Koridorlarında nöbetçiler olan,</div>
<div class="MsoNormal">
Çıkarken çok mutlu olduğunuz.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tahmin etmesi çok zor olmasa gerek. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çok değerli Öğr.Gör. Mehmet Yapıcı ise bir makalesinde “Okul,
hemen hemen hepimiz için ‘coşku ile geri dönmek için’ gidilen bir yerdir.”
diyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Okulları bu kadar itici kılan eminim anlayış eksikliğidir. </div>
<div class="MsoNormal">
Beklentilerin çok yüksekte değil imkansız olanda
tutulmasıdır. </div>
<div class="MsoNormal">
Veliler ve öğretmenler tarafından verilen imkansız görevler…</div>
<div class="MsoNormal">
Zaten yapamayacağı bu görevleri yerine getiremeyen
öğrenciyle dalga geçilmesiyle de okulun hapishaneden pek bi farkı kalmaz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hiçbir araç olmadan uçamadığınız için bir kuş tarafından “gerizekalı”
olarak nitelendirildiğinizi veya beş dakika suyun altında kalamadığınız için
bir balık tarafından “salak” olarak nitelendirildiğinizi düşünseniz ya. Ne
tuhaf olurdu. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p>Bir kaç örnek vermek gerekirse;</o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Örneğin Prof.Dr.N.Senemoğlu ergenlik döneminden bahsederken şöyle söylüyor;</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Bu dönemde, birden bire hızlı büyümenin etkisiyle ergende
vücut koordinasyonunda yetersizlikler, psiko-motor becerilerde acemilikler
gözlenebilir…yemek tabağını düşürme, herhangi bir aracı tamir ederken kırma vb.
davranışlar görülebilir. Ana-baba ve öğretmenler, ergenlik dönemindeki bu
özelliğin farkında olarak, onu becerisizlikle suçlamamalı; ergenin kendini
algılayışı üstünde olumsuz bir etkiye neden olmamalıdırlar.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Mesela Piaget de 4-7 yaş aralığındaki çocuklar için şunları
söylüyor;</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Gerçek olaylar onun zihninde birbirine karışır, gerçek ve
kurguyu ayırt edemeyebilir. Yalancılıkla suçlanmamalı.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kaynakça: Öğretmenler İçin Piaget İlkeleri, </div>
<div class="MsoNormal">
Gelişim,
Öğrenme ve Öğretim Prof.Dr.Nuray Senemoğlu</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
Mehmet Yapıcı – Asık Suratlı Okul (<a href="http://www.universite-toplum.org/text.php3?id=298">http://www.universite-toplum.org/text.php3?id=298</a>)</div>
<div class="MsoNormal">
Özgür Bolat (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=89J3u6zBndE">https://www.youtube.com/watch?v=89J3u6zBndE</a>)</div>
<br />Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-75120017025463594152016-09-18T13:31:00.002+03:002016-09-18T13:32:33.815+03:00Unutulmayan Öğretmenler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmbvigko3aE3YL6e3w-vD12J-NokSCQjyG9X_LMuZURPgPbkiYCY90hXh8WWkEZUmYbX9lcDM5up0ZUqLbqC1siYHYltdB9Q2IL3sT1EcMEs0FFg2C8q7w68X7ndwnQ4BEZ16_qbn5eR8/s1600/89a616ddfd8d26b44e5b6ed5e6181f8b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmbvigko3aE3YL6e3w-vD12J-NokSCQjyG9X_LMuZURPgPbkiYCY90hXh8WWkEZUmYbX9lcDM5up0ZUqLbqC1siYHYltdB9Q2IL3sT1EcMEs0FFg2C8q7w68X7ndwnQ4BEZ16_qbn5eR8/s400/89a616ddfd8d26b44e5b6ed5e6181f8b.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Benim en çok saygı duyduğum öğretmenler o yıl birinci
sınıfları okutacak öğretmenlerdir.</div>
<div class="MsoNormal">
Bir düşünün;</div>
<div class="MsoNormal">
Sınıfa giriyorsunuz, karşınızda 35-40 öğrenci.</div>
<div class="MsoNormal">
Kimisi ağlar, kimisi annesini yanında ister, kimisi <a href="http://kemalkarakaya.blogspot.com.tr/p/hakkmda_26.html" target="_blank">hakkımda</a>
kısmında anlattığım gibi okuldan koşturarak kaçar. </div>
<div class="MsoNormal">
Bu öğretmen diğerleri gibi “Hadi bakalım çocuklar! Türkçe kitabınızı
çıkartın.” diyemez. </div>
<div class="MsoNormal">
Çünkü karşısındakiler okuma yazma bilmiyordur zaten.</div>
<div class="MsoNormal">
Tek tek çantalarından kendisi çıkartır. </div>
<div class="MsoNormal">
Hadi diyelim kitabı buldular “10.sayfayı açın” diyemez
mesela.</div>
<div class="MsoNormal">
Tek tek kendisi açar yine bütün öğrencilerin sayfasını.</div>
<div class="MsoNormal">
O, sınıfın bir ucundan başlayıp son öğrencilerine
yaklaştığını sanırken, kitaplarını açtığı öğrenciler çoktan sayfaları değiştirmiş
veya kitabı kapatmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Başa döner.</div>
<div class="MsoNormal">
Başı döner.</div>
<div class="MsoNormal">
Tekrar tekrar tekrar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Daha bunun gibi insanın sabrını sınayan neler neler… </div>
<div class="MsoNormal">
Ruha dokunur ilkokul öğretmenleri. </div>
<div class="MsoNormal">
İşte bunun için de kolay kolay unutulmazlar.</div>
<div class="MsoNormal">
Benim değerli öğretmenim Cennet Demirbaş’ı unutmadığım gibi
Tarık Akan da unutamamış öğretmenini aramış bulmuş 2014’de.</div>
<div class="MsoNormal">
Okulların açılmasına bir gün kala, bugün toprağa verilen Tarık
Akan şöyle anlatmış Aliye öğretmeni.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
"İlkokula Erzurum Dumlupınar’da başladım. Okulumuz bir
odada 5 sınıf, 1 öğretmenden ibaretti. Bu arada bir sınıf atlayarak ikinci
sınıfa geçtim. Daha sonra babamın tayini çıktı ve Kayseri’ye geldik. Burada da
okula başlayınca henüz okuma yazma bilmediğim için tekrar birinci sınıfa
aldılar. İkinci sınıfta ben inanılmaz bir kekeme oldum. Sanki hiç
konuşamıyordum. Benim bir Aliye öğretmenim vardı. Bu durumumdan dolayı
öğretmenim tüm çocuklar gittikten sonra beni yanına alır ve kekemeliğimi yenmem
için her gün benimle ilgilenirdi. Beni konuşturmak için 1,5 yıl uğraştı. Bana
dedi ki peki Tarık “senin en kolay söylediğin kelime nedir? Bende “hele”dir
dedim. O zaman bana dedi ki bu kelime (hele)’nin arkasına kelimeler ekleyerek
konuş dedi. Mesala hele be, hele sen gel, hele sen oraya gir, gibi beni eğiterek
bana konuşmayı öğretti. O Aliye öğretmenimin sayesinde 5. sınıfa geldiğimde
okulun birincisi olmuştum ve beni bilgi yarışmalarına sokardı. O öğretmenim
bana yarınımı kazandırdı. Babam tayinci olduğu için yine bir tayin geldi ve
oradan da ayrılmak zorunda kaldık. Yıllar sonra onu bulmak, elini öpmek için
bir gün Kayseri’de Telekom’u arayarak Aliye isminde ne kadar insan varsa
hepsinin numarasını aldım. Kendimi tanıtmadan yaklaşık 20 kişiyi aradım. Her
aradığıma benim Kayseri’de Sümer İlkokulunda Aliye isminde bir öğretmenim var
onu arıyorum dedim. İçlerinden birisi benim uzaktan bir akrabam var aynı isimde
ama o Kayseri’den gideli uzun yıllar oldu dedi. Nerede olduğunu sorunca İzmir
Karşıyaka’da dediler. Orada da aramaya devam etim. Yine birisini arayınca
karşıdaki kişi dedi ki benim öyle bir akrabam vardı. Tabi kendimi tanıtınca
inanamadı. Ama dedi hep senin adını söylerdi. Ama şimdi İstanbul Üsküdar’da
oturuyor ve soyadı da değişti dedi bana. Daha sonra ağabeylerini daha sonrada
öğretmenimi buldum. Sonunda öğretmenimi buldum ve ağlayarak sevgili
öğretmenimin öğretmenler gününü kutladım. Aliye öğretmenim, aradan 45 küsür yıl
geçmesine rağmen unutamadığım tek insandır." </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Büyük sanatçıya Allah’tan rahmet, bütün öğretmen ve
öğrencilere de başarılar diliyorum. </div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-69766534735560189852016-09-10T23:45:00.000+03:002016-09-10T23:53:29.253+03:00"Mustafa Kemal'in Fasulye Ayıklamasını Görmelisin" <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDjVmeypkV2kS0DjMAU52nvAJgMHXLAlqiQm_SC6zM2eps4A0znWqaVPpZnevMINaY74qFHx3OOHhlgds8ggxXJ1I-2MElN4K-EcV1zNguw7d_v1Dhmq2EHPGaWBY_-Zq-8c9kBtYPFQ/s1600/EM662O7-trablusgarp-savasi-nda-derne-komutani-kurmay-binbasi-mustafa-kemal-1912.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDjVmeypkV2kS0DjMAU52nvAJgMHXLAlqiQm_SC6zM2eps4A0znWqaVPpZnevMINaY74qFHx3OOHhlgds8ggxXJ1I-2MElN4K-EcV1zNguw7d_v1Dhmq2EHPGaWBY_-Zq-8c9kBtYPFQ/s320/EM662O7-trablusgarp-savasi-nda-derne-komutani-kurmay-binbasi-mustafa-kemal-1912.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Trablusgarp Osmanlı toprağıdır. Vatan toprağıdır. Söz konusu vatan olunca Mustafa Kemal de gönüllü olarak düşmüştür yola. İskenderiye'de hastalanır. Bir müddet hastanede yatar. Daha sonra arkadaşları Mehmet Nuri (Conker) ve Ahmet Fuat (Bulca) gelir yanına. Beraber Trablusgarp için savaşmaya gidecekler.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Bu sırada Nuri Conker'in Salih Bozok'a gönderdiği bir mektup beni gerçekten çok etkiledi. Çektikleri bunca zorluğa rağmen ne kadar fedakarca davrandıklarını bu mektubun satır aralarında buluyoruz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #222222; font-family: "arial" , sans-serif; font-size: 12.8px;">Kardeşim Salih,</span></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
İskenderiye'deki işlerimizi bitirmek ve yolculuk için gerekli malzemeyi hazırlamak için iki <span style="color: #de2222;">hafta</span> kaldık 29 Kasım 1911’de İskenderiye’den trenle beş-altı saatte Ebü’l-Haccac istasyonu’na geldik. Bu istasyon trenin bitiş noktasıdır. 1 Aralık 1911 Cuma, yani bayramın birinci günü. buradan atlara binerek batıya doğru yola çıktık. Sekiz gün sürekli yürüdük Eşyalarımız develerde yüklüydü. Yürüdüğümüz arazi, Mısır içlerinde çöldür. Bugün sınırı geçtik. Mısır'dan Bingazi toprağına geçmiş oluyoruz. Artık tehlike kalmadı. Buradan sonra iki günlük uzaklıkta. Resuldefne mevkiine gideceğiz. Sağlığımız yerindedir. Gündüzleri, bazen de geceleri yürüyoruz. Geçtiğimiz yollarda yerleşim yeri adına hiçbir şey yok <b>. </b>Tek tük bedevi Arap çadırlarından başka bir şey gömüyoruz. Kaçak olarak, Mısır gibi yabancı ülkede hareket ettiğimizden, yerleşim <span style="color: #de2222;">yerlerin</span>den sürekli uzak bulunmak zorundaydık. Geceleri çadırda yatıyoruz; yemeğimizi kendimiz pişiriyoruz. Mustafa Kemal'in fasulye ayıklamasını görmelisin. Aşçıbaşımız Fuat’tır. Re'süldefne'den sonra Derne'ye mi, yoksa Bingazi’ye mi gideceğiz, orada belli olacaktır. Bizi kesinlikle merak etmeyin. Bu gece sının geçtiğimizden, bütün gece boyunca yürüdük. Şimdi bir kuyu başındayız. Çadır kurup uyuyacağız. Bu mektubumu Mısır'a gitmekte olan bir Arap’la gönderdim. İskenderiye’den postaya verecektir. Allahaısmarladık </div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
Mehmet Nuri<br />
<b><br /></b>
<span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: small;"><b>Siz ne mükemmel insanlarsınız</b>..</span></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-8295995334674787822016-09-09T16:02:00.001+03:002016-09-09T16:02:51.013+03:00'ACEMİ' Sözü Nereden Gelir? İlk Otomobil<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbvFLplkbA83hn2OmbKkDEAobTQ0Z9t0qv-FtlQc6pg4YHHXc4hY7RGXc2O8OKk9HrGMSAe-3GNZVlu9jPQPjVLqgB_tQf_7CujUc5b3O2UREUGfRs3hzFfs541dGI-_IuhB83cZw7RCY/s1600/ilk-otomobil-6-1024x479.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="186" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbvFLplkbA83hn2OmbKkDEAobTQ0Z9t0qv-FtlQc6pg4YHHXc4hY7RGXc2O8OKk9HrGMSAe-3GNZVlu9jPQPjVLqgB_tQf_7CujUc5b3O2UREUGfRs3hzFfs541dGI-_IuhB83cZw7RCY/s400/ilk-otomobil-6-1024x479.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Osmanlı topraklarına ilk otomobil 1895'te Basra Mebusu Zehirzade Ahmet Paşa tarafından getirilmiştir.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Yıldız Sarayı'nda görevli seyis Abdurrahman Bey bu işi bırakarak otomobili kullanmaya başlar.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Halk heyecanla otomobilin gelip geçişini bekler. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Otomobil gelirken de birbirlerine 'Acem' geliyor derler.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bunun sebebi, Abdurrahman Bey İran kökenli olduğu için "Acem Abdurrahman" olarak adlandırılmasıdır.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
"Acemi" kelimesinin kökeni de buraya dayanmaktadır. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<br />Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-76201874782601061802016-09-09T15:43:00.002+03:002016-09-09T16:03:13.922+03:00“ÇİZMEYİ AŞMA” Deyimi Nereden Geliyor?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEap3BNtQZtJ0LmLw-ZWHgoQBk-5QCLpXz6B1g1q0xzIqx46Q17Ha6xqL5ph4nHpwa-i3PUeRYr_HJvwJyt7eXPMssWZva4zu6KRwwhWw9RC8EXQdrb_1vO6AsaoXJoXuW56zCg2tQRws/s1600/boots_2.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="370" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEap3BNtQZtJ0LmLw-ZWHgoQBk-5QCLpXz6B1g1q0xzIqx46Q17Ha6xqL5ph4nHpwa-i3PUeRYr_HJvwJyt7eXPMssWZva4zu6KRwwhWw9RC8EXQdrb_1vO6AsaoXJoXuW56zCg2tQRws/s400/boots_2.png" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<span style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">Efesli Ressam Apelles, Büyük İskender’in resimlerini yapmakla ün salmıştır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">Apelles tablolarını halka sunup bir perdenin ardından yapılan yorumları dinlemeyi çok severmiş.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">Bir gün sergiyi gezen bir ayakkabı ustası tablada yer alan insanların ayakkabılarını eleştirmeye başlar.</span><span class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;"><br />Ayakkabıcının eleştirilerini dinleyen bir kalabalık oluşur. Apelles de iyice kulak kabartır.<br />Ayakkabı ustası eleştirilerine sanat ve teknik yönden devam edince Apelles gizlendiği perdenin ardından bağırır;<br />“Efendi, haddini bil, çizmeden yukarı çıkma!”</span>Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-6857757810617244062016-09-09T15:40:00.002+03:002016-09-09T15:41:04.633+03:009 Eylül - İzmir'in Kurtuluşu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl-rNP3fEEtXbU_SCGd7ZSx-IQfYIoiq4FB9aEiI88BmpF_oXGsmVi-hnA7VztSMA1tKjJ1d4S1Nvwth8OsQKAbL0XvxAfBeDVMZ81BKtOteSiOq9bhfobFntcRX19MoUCTfzucLKsTA0/s1600/14225576_889297081203236_6897731933295751680_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl-rNP3fEEtXbU_SCGd7ZSx-IQfYIoiq4FB9aEiI88BmpF_oXGsmVi-hnA7VztSMA1tKjJ1d4S1Nvwth8OsQKAbL0XvxAfBeDVMZ81BKtOteSiOq9bhfobFntcRX19MoUCTfzucLKsTA0/s400/14225576_889297081203236_6897731933295751680_n.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
Atatürk İzmir’in kurtuluşunda halkın coşkun gösterileri arasında kalacağı evin önüne gelince, kapının önüne serilmiş bayrağı görünce durdu, Bu ipekten kocaman bir Yunan bayrağı idi. Üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi serilmişti. Kapıdaki kalabalık halk yalvarıyordu:</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
- Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir<span class="text_exposed_show" style="display: inline;">. Bu hak sizindir.</span></div>
<div class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">
<div style="margin-bottom: 6px;">
Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğu noktada kaldı. Çevresindekilere tatlılıkla baktı.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
- O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Bayrağı yerden kaldırttı, bembeyaz mermerlere basarak içeri girdi.</div>
</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-91858669775580138762016-09-09T15:38:00.002+03:002016-09-09T15:38:16.271+03:00Ahmet..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFygW8zA2O5l1RDmeJoXCDAyOrg1uqljQu4YT8qJ_ObYnL4MGGQ6DN00j7n-rxgAtG-kRm-cIlvfXFU9Ul2KS3jBIhhfRLNmLnOO3MHL8rj03zrXuPX754tysnSWPuZpsKv7za9TyraHw/s1600/maxresdefault+%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFygW8zA2O5l1RDmeJoXCDAyOrg1uqljQu4YT8qJ_ObYnL4MGGQ6DN00j7n-rxgAtG-kRm-cIlvfXFU9Ul2KS3jBIhhfRLNmLnOO3MHL8rj03zrXuPX754tysnSWPuZpsKv7za9TyraHw/s400/maxresdefault+%25281%2529.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
Ahmet.<br />Üstü başı kir içinde.<br />Ayakkabıları çamurlu.<br />İlkokul yıllarında daha.<br />Annesi bu şekilde okula gidilemeyeceğini söyler.<span class="text_exposed_show" style="display: inline;"><br />Dinlemez annesini.<br />Evden çıktığı gibi sınıfa girer.<br />Öğretmeni gelir ve daha bütün çocuklar ayaktayken<br />“Ahmet, çabuk eve git ve üstünü başını düzeltip öyle gel!” der.<br />Öğretmeni annesidir.<br />Çaresiz evin yolunu tutar.</span></div>
<div class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">
<div style="margin-bottom: 6px;">
Ahmet büyür.<br />O gün evinden çıktığında ise amacı;<br />Soğuk kış sabahında, eşi ve çocukları üşümesin diye, arabayı ısıtmaktır.<br />Arabanın kaputuna bırakılan bombanın patlamasıyla hayatını kaybeder.<br />Tam adı: Ahmet Taner Kışlalı’dır.</div>
</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-28545040186896715392016-09-08T11:13:00.000+03:002016-09-08T11:13:20.601+03:00Ünlü Birinin Yakını Olmak <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5zzlkoaffhT9TALFHD6XkkphyphenhyphenftbhRUFrH_wtc1R9m7M5H9U1JM7p08Eh7IV8dmJF6vLxs8AE1z2cLJGFudyyZdaKQMZUbV-uQNX5cOS26siMJtcVv3voBahBoVaGr0gzPmGBshPF1YM/s1600/altan_erbulak_624.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5zzlkoaffhT9TALFHD6XkkphyphenhyphenftbhRUFrH_wtc1R9m7M5H9U1JM7p08Eh7IV8dmJF6vLxs8AE1z2cLJGFudyyZdaKQMZUbV-uQNX5cOS26siMJtcVv3voBahBoVaGr0gzPmGBshPF1YM/s400/altan_erbulak_624.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Ö<span style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">ncelikle Altan Erbulak'ın kim olduğundan bahsedeyim.</span><span style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;"> </span><br />
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
Ünlü karikatürist, oyuncu, gazeteci. 1929 Erzurum doğumlu.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
İnönü Stadyumu'nda oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçına girmek isteyen bir kişi elinde Altan Erbulak'ın kartını tutmaktadır.<br />Tribünler tıklım tıklım dolu olduğu için kapılar saatler öncesinde kapanmış.<br />Kapının önü çok kalabalık.<br />Kapıdaki aksi görevli ise kimseye taviz vermemektedir.<br />Elinde Altan Erbulak'ın kartını tutan adam görevliye yaklaşır ve kartı uzatarak;<br />"Bunu size vermemi istediler."der.<br />Görevli şaşırır, kartta şöyle yazmaktadır;<br />"Kart hamili yakinimdir, maça alınmasını rica ederim."<br />Görevli kapıyı adama derhal açarken çevreden gelen tepkilere "Duymadınız mı yahu, adam Altan Erbulak'ın yakını" der. </div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
<br />Aslında elinde kartla içeriye giren adam Altan Erbulak'ın ta kendisidir.<br />Peki neden böyle bir şey yapmıştır?<br />Çünkü bir önceki Galatasaray-Fenerbahçe girmek için aynı görevliye "Ben Altan Erbulak" diye kendisini tanıtsa da görevli karşısında duran 1.64 boyundaki adama "Sahtekar, koskoca Altan Erbulak böyle mi olur?" demiştir.</div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;">
Sanırım bazen bir kişinin yakını olmak kendisi olmaktan daha etkili oluyor.</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-18099694978613542062016-09-06T22:51:00.000+03:002016-09-06T22:51:34.425+03:00Dalmaçya'dan Osmanlı'ya...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-AbqqXfbaPNncx2MFf6j1zRS095ePfx2AGgBH94joD7cxqWH0oqqpV2qon_lMiZrAbi5UpFz1SjE6n_0nyBhnHQyr4qKuX2jAvhHtb-rgiELRIlxOXZLrT2fE2aqQWUTv-1lFcc1gtG4/s1600/images+%252815%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-AbqqXfbaPNncx2MFf6j1zRS095ePfx2AGgBH94joD7cxqWH0oqqpV2qon_lMiZrAbi5UpFz1SjE6n_0nyBhnHQyr4qKuX2jAvhHtb-rgiELRIlxOXZLrT2fE2aqQWUTv-1lFcc1gtG4/s400/images+%252815%2529.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Dalmaçya. Nadin kenti.</div>
<div class="MsoNormal">
Joseph. Kimsesiz, ahırda çalışan, çıplak ayaklı bir çocuk.</div>
<div class="MsoNormal">
Dul bir kadın çocuğun bu haline görünce çok üzülür. </div>
<div class="MsoNormal">
Ölen kocasının ayakkabılarının yanında anne şefkati de verir
küçük çocuğa.</div>
<div class="MsoNormal">
Yıllar sonra büyüyen çocuk, Maria isimli bu kadına ağzı
mühürlü bir torba gönderir.</div>
<div class="MsoNormal">
Mührü açan Maria gördüğüne inanamaz;</div>
<div class="MsoNormal">
İçleri altın dolu bir çift ayakkabı. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Peki Joseph nasıl bu kadar zengin olmuştur?</div>
<div class="MsoNormal">
Çalıştığı ahırın konağına İstanbul’dan bir misafir gelir.</div>
<div class="MsoNormal">
Gelen misafir çocuğun kimsesiz olduğunu öğrenince çocuğu
İstanbul’a götürmeye karar verir.</div>
<div class="MsoNormal">
İstanbul’da Devşirme Ocağı’na teslim eder.</div>
<div class="MsoNormal">
Joseph artık Yusuf olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Çalışkanlığı ve zekasıyla burada da dikkati çeker.</div>
<div class="MsoNormal">
Saray-ı Hümayun’a gönderilir.</div>
<div class="MsoNormal">
Padişahın silahlarını korumak, bakımını yapmak, törenlerde
de taşımakla görevlendirilir.</div>
<div class="MsoNormal">
Silahtar Yusuf Paşa
sürekli padişahın yanında bulunur.</div>
<div class="MsoNormal">
Sultan İbrahim, Yusuf Paşa’yı Kaptanıderyalığa getirir. </div>
<div class="MsoNormal">
Hatta tarihçiler tarafından ‘deli’ olarak adlandırılan
Sultan İbrahim kızını dillere destan bir düğünle Yusuf Paşa’ya verir. </div>
<div class="MsoNormal">
Tarihte bu evliliği unutulmaz kılansa düğün töreninin
gösterişi değil,</div>
<div class="MsoNormal">
Yusuf Paşa’yla
evlenen Fatma Sultan’ın henüz üç yaşında olmasıdır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
‘Deli’ İbrahim tüm yalvarmalara rağmen Yusuf Paşa’yı Girit’i
alamadığı gerekçesiyle öldürtür.</div>
<div class="MsoNormal">
Ve cesedine bakarak şöyle der;</div>
<div class="MsoNormal">
“Ne güzel kırmızı elma gibi yanakları varmış, yazık oldu,
kıydım.”</div>
<div class="MsoNormal">
Böylece Fatma Sultan da dört yaşında dul kalan bir çocuk
olarak tarihe geçer.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sunay Akın’ın ‘Bir Çift Ayakkabı’ kitabından yararlanılmıştır.</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-10217503838954732062016-09-02T16:52:00.003+03:002016-09-02T16:57:29.612+03:00Anadolu'da Bir Köy<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOAZ3pr_CmAAY26TU8ul0W_B-KZs8ZlxofrIojYCUEfmdUBYRdiJVlQusTkcD3WdlD9Eu-0wIX_NNdtTd-braysenZvwI5FKV-CFzd5x_53CzH4gNPQCfB3CVFPu-H-eyAbhP56wBmFwI/s1600/2380033a.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOAZ3pr_CmAAY26TU8ul0W_B-KZs8ZlxofrIojYCUEfmdUBYRdiJVlQusTkcD3WdlD9Eu-0wIX_NNdtTd-braysenZvwI5FKV-CFzd5x_53CzH4gNPQCfB3CVFPu-H-eyAbhP56wBmFwI/s400/2380033a.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="" data-block="true" data-editor="vduj" data-offset-key="be1qq-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 18px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="be1qq-0-0" style="direction: ltr; position: relative;">
<span data-offset-key="be1qq-0-0">Anadolu köylerinden biri.</span><br />
<span data-offset-key="be1qq-0-0"><br /></span></div>
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="be1qq-0-0" style="direction: ltr; position: relative;">
Kadın kocasıyla çoktan uyumuş. Daha doğrusu kocasının uyumasını beklemiş. Çünkü kesin kararlı; bu gece dışarıda bekleyen aşığıyla evden kaçacak. Yeni bir hayat kuracaklar. Gece pencereden bahçeye atlayıp koşmaya başlamışlar. Soluklanmak için verdikleri ilk molada, kadın ayakkabısının içinde evden kaçtığından beri kendisini rahatsız eden şeyin ne olduğunu anlamak için ayakkabısını çıkartmış. Elini ayakkabının içinden çıkardığında gözlerine inanamamış; bir tomar para.</div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="vduj" data-offset-key="17n0-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 18px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="17n0-0-0" style="direction: ltr; position: relative;">
Parayı koyan, her şeyin farkında olan, Aşık Veysel’dir. Ve şöyle der; “Bu kadının bende emeği var, çamaşırlarımı yıkadı, banyoda sırtımı sabunladı, önüme sıcak çorba koydu…Yaban elde muhtaç olmasın.” <br />
<br /></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="vduj" data-offset-key="d927k-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 18px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="d927k-0-0" style="direction: ltr; position: relative;">
1952'de Aşık Veysel'in hayatını film yapmak istemiş Metin Erksanla Bedri Rahmi Eyüboğlu. Ama sansür kurulunun bir çok engeliyle karşılaşmışlar. "Karanlık Dünya" demişler filme. "Karanlık dünya mı olur?" diyerek "Aşık Veysel'in Hayatı" olarak değiştirmişler. Tarlaların göründüğü sahnelerdeki başakları çok kısa ve cılız bulunca "Türk topraklarının böyle bereketsiz olamayacağı" gerekçesiyle makaslamışlar. Yerine Amerika propagandası için çekilen filmlerden kesilen gür ve bereketli hasat sahneleri eklenmiş. Aşık Veysel'in hayatında Amerika'nın Hudson Ovası görüntüleri. </div>
</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-30170113352385069192016-08-27T22:27:00.001+03:002016-08-27T22:27:09.420+03:00Kara Salih Çavuş – Büyük Kahraman<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu_I3OmirXrfZ5u7xbeeZFw08KMwcpQ8kzBweoU2GmkrjAmL1LbuyiF_uwLvSnpaCS42qzDzWteoWkdam2n3whwwFulS1bZ-Vg5N-zoQs8b5it-98mUW1z6JuhjfmL0UmOb7nn-4WoNCY/s1600/Ataturk+resimleri+kurtulus+savasi+yillari+%252840%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="313" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu_I3OmirXrfZ5u7xbeeZFw08KMwcpQ8kzBweoU2GmkrjAmL1LbuyiF_uwLvSnpaCS42qzDzWteoWkdam2n3whwwFulS1bZ-Vg5N-zoQs8b5it-98mUW1z6JuhjfmL0UmOb7nn-4WoNCY/s400/Ataturk+resimleri+kurtulus+savasi+yillari+%252840%2529.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Balkan’da, Çanakkale’de, Suriye’de savaşmış bir kahraman </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">-neden çarşaf giyip kırıta kırıta yürüdüğünü,</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">-cephaneyi neden tabuta koyup cenaze namazı kıldıklarını,</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">-dişlerinin, tırnaklarının neden tek tek söküldüğünü kendisi
anlatıyor.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kara Salih Çavuş’a büyük bir minnet borçluyuz. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Balkan’da vuruştuk. Çanakkale’de Mustafa Kemal’in
idaresinde Arıburnu’nda süngü hücumu yaptık. Hepimiz Mustafa Kemal’e hayrandık.
Ne emir verse yapmaya hazırdık. Ölümü bile göze alıyorduk. Öl dese ölürdük. En
beklenmedik anlarda Mustafa Kemal’i karşımızda görünce sonsuz bir cesaret
kazanıyorduk. Arıburnu’nda kimse onun sözünden çıkmadı. Zaferi kazandık.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sonra beni Suriye’ye gönderdiler. Bir de baktım yine Mustafa
Kemal’in emrindeyim. Nasıl sevindim, anlatamam. O başımızda oldukça
yenilmeyeceğimizi biliyorduk. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İstanbul’dan döndükten sonra bir gün beni Mustafa Kemal’in
çağırdığını söylediler. Çok heyecanlandım Ve kalkıp gittim. Demek ki Mustafa
Kemal bizi unutmamıştı. Şişli’deki evine gittim. Mustafa Kemal’in yaveri orada
elime bir mektup verdi. Mektup gizli örgütte çalışan Nizamettin Bey’e
yazılmıştı. Adresini verdiler, kalkıp gittim. Teşkilat herhalde benim kim
olduğumu biliyordu. Karşımdaki tanımadığım kişi bana, 'Gel oğlum,’ dedi. 'Sen,
güvenebileceğimiz bir insansın. Sana yeni görevler vereceğiz.’ “Emriniz
olur." dedim. Beni bir odaya aldılar. Odada bir masa vardı. Beni masanın
başına getirdiler. Masanın üzerinde bir Kuran, bir sancak, bir de tabanca
duruyordu. Üçüne birden el bastık ve hayatımız pahasına da olsa sır
vermeyeceğimiz: yemin ettik. Gizli görevim böyle başladı.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">O zaman İstanbul’daki esas mesele Anadolu’ya silah kaçırmaktı.
Bu iş için çeşitli girişimler yaptık. Sarayburnu'nda Fransızların cephane
deposu vardı. Bir gün Aziz Hüdai beni çağırtarak bu depoyu boşaltacağımızı
bildirdi. Bana verilen görev, gece ve gürültü çıkarmadan nöbetçiyi öldürmekti.
Bir-iki gün deponun civarında dolaşarak nöbet saatlerini tespit ettim. Nihayet
son gece üzerime bir çarşaf giyerek Sarayburnu’na yollandım. Deponun önünde
Senegalli bir asker nöbet bekliyordu. Kırıta kırıta nöbetçinin önünden
geçiyordum. Kim bilir kaç zamandır gözü dönmüş olan zenci dayanamayarak üzerime
yürüdü. Çarşafın altına gizlediğim kılıcı çektiğim gibi zavallı nöbetçiyi yere
serdim. Adamın ne kabahati vardı; ama... Bütün arkadaşlar da pusuda
bekliyorlardı. Bir anda koca cephaneliği sahildeki Nazif kaptanın motoruna
naklettik. Fakat zencinin cesedi bütün işi bozabilirdi. Onu da cephaneliğe
naklederek, kalan cephaneyle birlikte havaya uçurduk. Ve mesele kapandı gitti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İstanbul’da daha bir yığın işler gördük. Her gün Anadolu’ya
oluk gibi cephane akıtıyorduk. Fakat en son boşalttığımız Davutpaşa cephaneliği
yakalanmama sebep oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Davutpaşa’daki silahları Yüzbaşı Ata Bey’in evine götürmüş,
oradan dışarı yolluyorduk. Fakat her defasında yeni yollar bulmak lazımdı. Son
hadisede silahları bir tabuta koyarak evden çıkarmıştık. Cenazenin Yusuf Paşa
Camii’nde namazını kıldırdık. Tabut oradan Anadolu’ya nakledilecekti. Fakat müezzin
efendi bizi ihbar etmiş, basıldık. Hepimiz darmadağın olduk. Ben de yakalandım.
Damat Ferit imzalı bir teskereyle muhakemesiz idamımıza karar verildiği
bildirildi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İş bu kadarla kalsa gene iyi. Sen ne söylüyorsun beyim, tam
22 gün beni konuşturmak için yapmadık işkence bırakmadılar. Bak, bugün ağzımda
tek diş yoktur. Bütün dişlerimi teker teker söktüler. Sonra sıra tırnaklarıma
geldi. Evvela ellerimde, sonra ayaklarımda tek bir tırnak bırakmadılar. Sonra
ayağımın altına çivi çaktılar. Bugün hâlâ iki parmağım tutmaz. Kış günü
çırılçıplak havuza attılar. Yemediğim dayak kalmadı. Öbür dünyaya kaç defa
gidip geri geldik. Bugün artık bedavadan yaşıyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bereket versin teşkilatta bir Ömer Bey varmış. Onun vasıtasıyla
Ereğli’ye kaçırıldım. Ondan sonra da istiklal Harbi’ne katıldık. . . Orada da
Mustafa Kemal’in emrinde çalıştım. Düşmanı perişan ettik. Gazi’yi yine sık sık
görüyordum. Beni Çanakkale’den ve Suriye’den hatırlıyordu. Çakmak çakmak
gözleriyle bana bakıyor, ‘Zafere ulaşacağız.’ diyordu.”</span></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-9636283567124432362016-08-25T19:24:00.000+03:002016-08-25T19:27:11.044+03:00Hatay ve Atatürk - Hatay'da Türk Askeri Nasıl Karşılandı?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbQanySGi622cJ5tfpBQq9XZsyXogKmOssxFhG717kajh567o3BZE8npM6ipYTuqay11hh520KowNoTGlTA9LGVftqRlY-feYxGftyzpnKgAH-aTNLeti2DPa-E11bAh9DE_6hkUH7y-8/s1600/-hbb-hatayin-anavatana-katilis-yildonumune-bambaska-bir-soluk-getirecek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="202" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbQanySGi622cJ5tfpBQq9XZsyXogKmOssxFhG717kajh567o3BZE8npM6ipYTuqay11hh520KowNoTGlTA9LGVftqRlY-feYxGftyzpnKgAH-aTNLeti2DPa-E11bAh9DE_6hkUH7y-8/s400/-hbb-hatayin-anavatana-katilis-yildonumune-bambaska-bir-soluk-getirecek.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Bilirsiniz, Hatay'ın anavatana katılması hemen gerçekleşmemiştir. Fransızların işgalinden sonra ayrı bir Hatay Devleti kurulmuş. İlk ve son cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, başbakanı da Abdurrahman Melek olmuştur.<br />
<br />
Abdurrahman Melek, Atatürk'ün Hatay'ın anavatana katılması konusunda ne kadar çok uğraştığını, hatta hastalığına rağmen güney illerine seyahatler düzenlediğini anlatıyor.<br />
"Gazi Paşa'nın Adana'ya gelişlerinde yapılan törene biz de siyah bayraklarla katıldık. Karalar giymiş bir kız, 'Paşam bizi de kurtar!' diye bağırınca, Gazi Paşa, 'Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz!' diye cevap verdi. Bayram ettik."<br />
<br />
Abdurrahman Melek'in 'Bayram ettik' sözü aslında bize Atatürk'ün tek bir sözüyle ne kadar büyük işler başarabileceğini ve halkın da buna yürekten inanmış olduğunu gösteriyor.<br />
<br />
Zaten Atatürk de bu konuda şöyle diyor; "Ben memleketi hiçbir zaman savaşa sürüklemem, fakat Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davam olmuştur. Gerekirse bunu kendi başıma halletmek için zorda kalırsam hemen devlet başkanlığından ve hatta mebusluktan istifade ederim."<br />
<br />
Sonrasında Abdurrahman Melek Türk ordusunun Hatay'a girişini şöyle anlatıyor;<br />
<br />
“23 Haziran’ da Orgeneral Asım Gündüz’ün başkanlığında bir Türk heyeti Hatay’a geldi, yer yerinden oynadı.<br />
<br />
25 Temmuz sabahı Binbaşı Süleyman’ın komutasındaki bir Türk taburu Payas sınırını aşarak Hatay’a girdi. Şehirlerden, köylerden binlerce insan sınıra hücum etmişti. Heyecandan ağlayanlar, askerlerin ayaklarına kapananlar, dua edenler vardı. Bir buçuk saat sonra da alay kumandanı Şükrü Kanatlı’nın komutasındaki Türk askeri Hatay topraklarına girdi ve halk görülmemiş bir coşkuyla askerleri selamladı. Askerleri karşılayanlar arasında Ermeni cemaat reisleri de vardı. Şükrü Kanatlı onlara iltifat ederek yüzlerini güldürdü. Türk askerlerinin geleceğini duyunca göç etmeye kalkan Ermenilere artık güven gelmişti.<br />
<br />
Herkes askerleri görmek için koşuyordu. Yüz bini aşan bir kalabalık yollarda Türk askerini alkışlıyordu. Fransız taburu da Türk askerlerine selam durdu. Her yer, 'Yaşasın Türk askeri, yaşasın Atatürk!’ sesleriyle inliyor, kurbanlar kesiliyor, insanlar askerlerin ayaklarına kapanıyordu. Bu coşkuyu hayatım boyunca unutamayacağım."<br />
<div>
<br /></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-37529928407551616532016-08-12T17:34:00.000+03:002016-08-13T12:29:58.758+03:00Çanakkale ve Şehitlikler Bir Günde Nasıl Gezilir?( Hiç Bilmeyenler İçin)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrTGjHwe55jLUr31EEv3AlaXFQ1wqSCZJlzF6xIfUdGtJ8J35xqG_xAzCCoki3aj24Zl5Iv5GxPxdIe4Qjab_T_V23RKJps9GPgH8KWanxkT6w1ua0BZC2rSTreLIAE2M3aMn6EUtq7pw/s1600/maxresdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="169" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrTGjHwe55jLUr31EEv3AlaXFQ1wqSCZJlzF6xIfUdGtJ8J35xqG_xAzCCoki3aj24Zl5Iv5GxPxdIe4Qjab_T_V23RKJps9GPgH8KWanxkT6w1ua0BZC2rSTreLIAE2M3aMn6EUtq7pw/s320/maxresdefault.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Çoğu insan benim gibi Çanakkale ve şehitlikleri gezmek istiyor ancak , Çanakkale'yi hiç bilmediği için, nereden başlayacağına ne şekilde gezeceğine karar veremiyor.<br />
<br />
"<i>Bir günlük geziyi işkenceye dönüştürmeden, en verimli şekilde nasıl planlayabiliriz?</i>" sorusunu cevaplamaya çalışacağım. Tabi bu benim edindiğim bir günlük tecrübeye göre. Siz çok daha fazlasını ekleyebilirsiniz.<br />
<br />
Kalitesinden ve hizmetinden oldukça memnun kaldığım için bazı kişi ve firma isimlerini de gönül rahatlığıyla vereceğim.<br />
<br />
Bir sosyal bilgiler öğretmeni olarak burada yaşanan olayların çoğunu daha önce okudum, öğrendim. Ancak bu olayların yaşandığı yerleri birebir görerek o ruhu hissetmek adına bir rehber eşliğinde gezmeye karar verdik. Size de tavsiyem kesinlikle budur.<br />
<br />
Geziyi planladığım günün bir gün öncesinde internetten bulduğum üç dört tane tur firmasını aradım. İsmini Çanakkale'ye oldukça yakıştırdığım Yurtsev Beyle görüştükten sonra "Lutars Turizm"in turuna katılmaya karar verdik. Her gün tur düzenliyorlar. (Yurtsev Yarıcı : 0543 787 29 17)<br />
<br />
<br />
Anadolu yakasındaysanız buluşma yeriniz Vitalis kültür Cafe oluyor. Yeri çok basit, merkezde Gestaş İskelesinde, zaten feribota oradan biniyorsunuz.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="450" src="https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m18!1m12!1m3!1d6099.290731876491!2d26.4029875!3d40.1501826!2m3!1f0!2f0!3f0!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x0%3A0xb095b46d5d34069c!2zVml0YWxpcyBLw7xsdMO8ciBDYWZl!5e0!3m2!1str!2str!4v1471006711794" style="border: 0;" width="600"></iframe><br />
<br />
Ama biz öncelikle kahvaltı yapabileceğimiz bir yer aradık. Yurtsev Bey aracı aşağıdaki haritada işaretlediğim ara sokağa park edebileceğimi söyledi. Yine orada bir simitçi varmış.<br />
<br />
Belediyenin otoparkıydı, bir günlük ücreti 8 tl.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="450" src="https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m14!1m8!1m3!1d762.4143223441043!2d26.403663339950555!3d40.14991704672237!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x0%3A0x9234072855955652!2zw4dhbmFra2FsZSBTYXZhxZ_EsW5kYSBLdWxsYW7EsWxhbiBUb3A!5e0!3m2!1str!2str!4v1471007246354" style="border: 0;" width="600"></iframe><br />
<br />
Kahvaltı içinse gerçekten çok güzel bir yer Nar Simit Evi. Google haritalarda bile önünde kuyruk varken fotoğraflanmış. Simitleri ve poğaçaları harika..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK3j_mGPqyDdhjmwtLhQ9hQm6vxBLl6TKynZ8B1YIa50lAU-gwmbRjGFlwDhg7LmoDvvdkkLwkMnIoJx_icpFM0-sJ_evFgLy3hFQPKMZFPbaBgUL-MdietgUlU9wBAxiOzZqFJeGbH_U/s1600/nar.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK3j_mGPqyDdhjmwtLhQ9hQm6vxBLl6TKynZ8B1YIa50lAU-gwmbRjGFlwDhg7LmoDvvdkkLwkMnIoJx_icpFM0-sJ_evFgLy3hFQPKMZFPbaBgUL-MdietgUlU9wBAxiOzZqFJeGbH_U/s400/nar.png" width="400" /></a></div>
<br />
Daha sonra buluşma noktasından emekli sınıf öğretmeni Selahi TUTMAZ rehberliğinde yürüyerek feribota biniyorsunuz. Karşıda sizi araç bekliyor olacak. Bizim grubumuzda yaklaşık 30 kişi vardı. Yolculardan bir kısmı da Eceabat tarafından binmişti. Siz de o taraftan gelecekseniz buluşma noktasını telefonda konuşursunuz.<br />
<br />
Şehitlikler hakkında detaylı bilgi vermeyeceğim. Ama şunu söyleyebilirim efsanelerden, hurafelerden uzak; rakamlarla, isimlerle örneklendirerek gerçekçi bir bakış açısı yakalayan, ezbere yaptığı alıntılarla, şiirlerle duygusallığı da eksik etmeyen Selahi Öğretmenin rehberliğinden oldukça memnun kaldım. Geziye başlamadan önce bütün şehitlikleri bir günde görmenin imkansız olduğunu ama bütün önemli noktalara götüreceğini de belirtti. Çanakkale'ye döndüğünüzde akşam 6'yı buluyor zaten. Dolu dolu bir program diyebilirim.<br />
<br />
Kişi başı 60 tl alıyorlar.<br />
Feribota, müzelere, öğle yemeğine siz para vermiyorsunuz.<br />
Yani akşama kadar keyfi olarak almak istediğiniz hediyelikler ve içecekler dışında cebinizden beş kuruş çıkmıyor. Zaten kendi aracınızla karşıya geçmek isteseniz tek geçiş için 30-35 tl para vereceksiniz. Etrafa da boş boş bakacaksınız.<br />
<br />
Öğle yemeğinizi Grand Eceabat Hotel'in çatı katında yiyorsunuz. Standart bir köfte menüsü veriyorlar. Ama gayet güzel bir yemekti. İşin güzel taraflarından biri yayık ayranını sürahiyle getiriyorlar ve bittikçe de isteyebiliyorsunuz. Diğer güzel tarafı ise kendiniz çayınızı, sütlü kahvenizi hatta sıcak çikolatanızı istediğiniz kadar alabiliyorsunuz. Öğleye kadar olan yorgunluğu atmak için gayet güzeldi. Aşağıdaki fotoğrafı da manzarasını görün diye ekledim, doğruyu söylemek gerekirse biz gittiğimizde masalar o kadar süslü değildi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy5ouczsgnzhf-IEYSzuvWmJgmKcOs7VQS_tvNcLLoYFzbpNi2d3hp-lko7pAbleenkZCU9O9pAPwvWOyjfDVOf73hH0xFZbRc654iWPw6kJ3Tvev5mILcj_PLG83UTMSsBu-lY6SQyCg/s1600/grand-eceabat-hotel-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy5ouczsgnzhf-IEYSzuvWmJgmKcOs7VQS_tvNcLLoYFzbpNi2d3hp-lko7pAbleenkZCU9O9pAPwvWOyjfDVOf73hH0xFZbRc654iWPw6kJ3Tvev5mILcj_PLG83UTMSsBu-lY6SQyCg/s400/grand-eceabat-hotel-6.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Diğer şehitlikler ve anıtları yine rehberimizin güzel anlatımıyla gezdikten sonra akşam 6'da Çanakkale'ye döndük. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Burada da yürüme mesafesinde, filmde kullanılan Truva atını ve Aynalı Çarşı'yı gezebilirsiniz. İkisi ters istikamette ama birbirine oldukça yakınlar. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUDjd90S85jA76P23cNCjBZuJDn3BO_Ba5WbydPkvHcxg5j9ZTo1nluL3wjb20T2FP706hlaX-Lq8cm41V8pz_T_fvbEHldp_WBeUvdOyCuMQZsRH-oskxc9x2fnTphxtNWVs5FNjceuA/s1600/truvaat%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUDjd90S85jA76P23cNCjBZuJDn3BO_Ba5WbydPkvHcxg5j9ZTo1nluL3wjb20T2FP706hlaX-Lq8cm41V8pz_T_fvbEHldp_WBeUvdOyCuMQZsRH-oskxc9x2fnTphxtNWVs5FNjceuA/s400/truvaat%25C4%25B1.jpg" width="400" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnHzvuT7giyUA0FxLnd3rfDe7PdhVUXWZceeeHPnftACp3O-5cwF6i7cwwg9KGviG2uTd_QbTP6maKugid-ibIwEfu3aRJdFkNIiAta8WZd3yxH6bzf7nenJFNAaxok4xA4DNCW78lN4c/s1600/aynali_carsi_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="181" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnHzvuT7giyUA0FxLnd3rfDe7PdhVUXWZceeeHPnftACp3O-5cwF6i7cwwg9KGviG2uTd_QbTP6maKugid-ibIwEfu3aRJdFkNIiAta8WZd3yxH6bzf7nenJFNAaxok4xA4DNCW78lN4c/s400/aynali_carsi_1.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Akşam yemeği için tavsiyem sardalyedir. Aynı isimdeki balıkçıya mutlaka gidin. Güler yüzlü bir bayan karşıladı bizi. Sardalyeyi servis mi yoksa ekmek arası mı istersiniz? diye sordu. Biz de onun tavsiyesini istedik. "O zaman ekmek arası gönderiyorum" dedi. Şimdiye kadar yediğim en güzel ekmek arası balıktı diyebilirim. İşte yeri ve fotoğrafları</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDxY1Er8PMZONYpwhWlVYhSl9UxfyAnCfkVsn0IJdt-M8-AG97mr44oeFXBy-bxfEJyKjwMZKGHIJ6zXWQVG1bZZhnT-xev8dyl1B1KR1ERqdHT_18KJO9RfRoq4aSEBnM4tEkKM6dg0k/s1600/sardalya.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDxY1Er8PMZONYpwhWlVYhSl9UxfyAnCfkVsn0IJdt-M8-AG97mr44oeFXBy-bxfEJyKjwMZKGHIJ6zXWQVG1bZZhnT-xev8dyl1B1KR1ERqdHT_18KJO9RfRoq4aSEBnM4tEkKM6dg0k/s400/sardalya.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggV1IsEbc6VyUAdLUuHSErM_ae2rJPiHm99i4ukhKM7KelIMBQzIzYJDlAylaXgem-6jsdKalNRCAsxWcaWkDHdXERJ3JbKvDgJfbgrgGH0-UD5eRT7imu-Ar5NlEAV0MNgSxzEM2cjps/s1600/P_20160805_185142.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggV1IsEbc6VyUAdLUuHSErM_ae2rJPiHm99i4ukhKM7KelIMBQzIzYJDlAylaXgem-6jsdKalNRCAsxWcaWkDHdXERJ3JbKvDgJfbgrgGH0-UD5eRT7imu-Ar5NlEAV0MNgSxzEM2cjps/s400/P_20160805_185142.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
</div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="450" src="https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m18!1m12!1m3!1d3049.7658584370074!2d26.400878714634015!3d40.14749897989477!2m3!1f0!2f0!3f0!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x14b1a9c593143107%3A0x2a3c0dad058d81fe!2sSardalye!5e0!3m2!1str!2str!4v1471010866571" style="border: 0;" width="600"></iframe><br />
<br />
Sonraki hedefimizse meşhur peynir helvası oldu. Meşhurların içinde en meşhurunu aradık. Yine yürüyerek 10 dakika mesafede olan Babalık Peynir Helvacısı'nı bulduk. İki çeşidi var normal ve fırınlanmış. Biz ikisini de aldık. Kalite olarak gayet güzel ama tarz olarak pek benim arayacağım bir tatlı değil. Fırınlanmış olanın tadı daha ağır geldi bana. O yüzden tercihim normal olandan yana.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="450" src="https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m18!1m12!1m3!1d3049.679113788276!2d26.398471214829417!3d40.14943097977751!2m3!1f0!2f0!3f0!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x14b1a9c8c776e7f3%3A0x7f75188e1fd4ace6!2sBABALIK+PEYN%C4%B0R+HELVACISI!5e0!3m2!1str!2str!4v1471011298290" style="border: 0;" width="600"></iframe><br />
<br />
<br />
Günün sonunda Çanakkale'nin şehitlikleriyle, temizliğiyle, farklı tatlarıyla beni oldukça etkilediğini fark ettim. Burada yaşamak da eminim çok güzel olurdu. Önceden hep 'Eskişehir'de yaşanır.' derdim, şimdi yanına Çanakkale'yi ekliyorum. Hatta denizinin varlığı da çok büyük bir artı.Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-24640232981708329702016-08-11T14:34:00.000+03:002016-08-11T15:40:40.391+03:00Pide Değil Sanat Eseri - Aydın Yenipazar'ın Meşhur Pidesi <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPaDqpcw0hvkPKac7EB-CpJ1UgDhFdLKxq0Bg9gt0cehH6f7xyzeVBp8tMZqqTgWp9A2THR9bqHcdcTvOd5eX1UdxhJv1UqB9iWO_gQ7F8I1uxU9lwLqU6-3W3g4zwgU40p4BQzXD-Cw4/s1600/P_20160809_171722.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPaDqpcw0hvkPKac7EB-CpJ1UgDhFdLKxq0Bg9gt0cehH6f7xyzeVBp8tMZqqTgWp9A2THR9bqHcdcTvOd5eX1UdxhJv1UqB9iWO_gQ7F8I1uxU9lwLqU6-3W3g4zwgU40p4BQzXD-Cw4/s320/P_20160809_171722.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Öncelikle şunu söyleyeyim; bu yazıyı, Aydın-Denizli arasında bulunan Yenipazar'dan geçme ihtimaliniz varsa veya ben bunun için özellikle buraya giderim diyorsanız okuyun. Aksi halde kapatın sayfayı gitsin. Yoksa kuracağınız güzel cümlelerle(!) kulağımı uzun uzun çınlatmanızı istemem. :) <br />
<br />
Yenipazar Aydın'a yaklaşık 39 km. , Denizli'ye ise 101 km. uzaklıkta. Ancak aklınızı fazla karıştırmayayım eğer İzmir-Antalya veya Antalya-İzmir yönünde seyahat ediyorsanız anayoldan sadece 8 km. uzaklaşmanız gerekecek. 'Ya bi pide için o kadar gidilir mi?' diye benim de aklımdan geçmedi değil. Ama şimdi cevaplıyorum 'Gidilir.' Değil 8, 80 olsa da giderim ben artık. Sebeplerini şimdi anlayacaksınız.<br />
<br />
İlçeye giden yolun her tarafında pide salonlarının tabelalarını görüyorsunuz. Bu kadar küçük bir ilçe için çok demek bile yetmez ama demek ki ilçe dışından müşterileri çok fazla.<br />
<br />
İlçeye girdiğinizde sizi Yörük Ali Efe'nin heykeli karşılıyor. Hemen arkasında rengarenk boyanmış merdivenleriyle, tepede yeldeğirmeniyle ve sokaklarının temizliğiyle açıkçası beni çok şaşırttı bu şirin ilçe. Yörük Ali Efe Müzesi de var ancak biz geç gittiğimiz için göremedik.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilMrfcKmAqnzDlyWNI9_TG1tyi08qHZ8E_6SZe9IB1ydHkfXYnIkrY57NeNdNUpF2-nQCzy2H56xXzvzl72-IylRxrP3TsjAb_tlVlbPDBScFRao7ZMLmuEXwGJYIWqcT-udsgdwIp42k/s1600/P_20160809_175411.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilMrfcKmAqnzDlyWNI9_TG1tyi08qHZ8E_6SZe9IB1ydHkfXYnIkrY57NeNdNUpF2-nQCzy2H56xXzvzl72-IylRxrP3TsjAb_tlVlbPDBScFRao7ZMLmuEXwGJYIWqcT-udsgdwIp42k/s400/P_20160809_175411.jpg" width="225" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-zVJMseUfhCzkuFi5OqzSddmweB1vjt5Syag55DZ4MV1CVA-rtD0VtBUnGFzbnZWSIQPGcBwVz5qL59EF-ZB6Iszo-tPMDAAQaflKbSXu3rYUxh4fW1utnf77s8ehsmPVHIQK1rZHOJc/s1600/P_20160809_175126_HDR.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-zVJMseUfhCzkuFi5OqzSddmweB1vjt5Syag55DZ4MV1CVA-rtD0VtBUnGFzbnZWSIQPGcBwVz5qL59EF-ZB6Iszo-tPMDAAQaflKbSXu3rYUxh4fW1utnf77s8ehsmPVHIQK1rZHOJc/s400/P_20160809_175126_HDR.jpg" width="225" /></a><br />
<br />
Eğer kendi aracınızla gittiyseniz aracınızı üstte yer alan Yörük Ali Efe heykelinin fotoğrafını çektiğim yere park edebilirsiniz. Zaten bahsedeceğim <b>Ağırtaş Pide Salonu</b> da hemen sağ tarafta, ara sokakta yer alıyor. Biz Yenipazarlı bir arkadaşımızın tavsiyesiyle buraya gittik. Onun için diğer pide salonları hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. <br />
<br />
İçeri girince ne çeşit pideleri tavsiye edeceğini sorduk. Siz oturun ben size karışık getireceğim dedi usta.<br />
<br />
Öncelikle çok güzel bir salata, beraberinde de fırında pişirilmiş sebzeler geldi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiACqPQ0FRFT1dqdnqQJjpjZPZH7Fxwxi05u0X-EOS1j71BHP7Y-UZIwoqz6tUGGQPKvwWL9Xj6NFDlbHqqdS4ZcvgXCQf7zUGbUgd1nqZ1Y8xxjfcPbnHKqR6GsVk7g_dosmgE8F8ZKFw/s1600/P_20160809_171728.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiACqPQ0FRFT1dqdnqQJjpjZPZH7Fxwxi05u0X-EOS1j71BHP7Y-UZIwoqz6tUGGQPKvwWL9Xj6NFDlbHqqdS4ZcvgXCQf7zUGbUgd1nqZ1Y8xxjfcPbnHKqR6GsVk7g_dosmgE8F8ZKFw/s400/P_20160809_171728.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Sonra bir çok insanın 'Ayy, ne tatlı biberler öyle' diyeceği, ancak sonradan ne kadar çok yanıldığını anlayacağı biberler... Ben hayatımda öyle acı bir biber yemedim. Bir süre dudaklarımı hissetmedim diyebilirim.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguqQ7Wc-d1Y3W9DweuXLI4JyqoBa517bZ7i8YlYcqgW1dpcOilJshmUGBl9m7UiSSc8jlwweHOEuNjEKVxS6Xl0enqUkr3Qc9HS_DErFBOI0yQQMlGvLChnx3wQi7Prz5Kd_u_-Jtqs3M/s1600/P_20160809_171732.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguqQ7Wc-d1Y3W9DweuXLI4JyqoBa517bZ7i8YlYcqgW1dpcOilJshmUGBl9m7UiSSc8jlwweHOEuNjEKVxS6Xl0enqUkr3Qc9HS_DErFBOI0yQQMlGvLChnx3wQi7Prz5Kd_u_-Jtqs3M/s400/P_20160809_171732.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Gelen bir sonraki tabağa 'Bu nedir?' diye sordum. Limon desem limon değil. Ama cevabını öğrenince bir Antalyalı olarak utandım; Turunç. Ne bileyim, reçeli dışında hiç kullanılmaz ki Antalya'da. Ama inanılmaz güzel bir kokusu var ve kıymalı pideyle birlikte harika oluyor. Kesinlikle isteyin.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7tlTUxgsp077ScrK7j42dtZPqkw_L1H_rwE4K2SEbAN9Z3isVZjcuWkdLRdYte3hABY73VTl6PQbkGOBlpPFu5LF4W3SBFQCTvi-z_8DO1kE2L_MN_FNoHSLnMjExZgn6TwqnB3yzCHM/s1600/P_20160809_171743.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7tlTUxgsp077ScrK7j42dtZPqkw_L1H_rwE4K2SEbAN9Z3isVZjcuWkdLRdYte3hABY73VTl6PQbkGOBlpPFu5LF4W3SBFQCTvi-z_8DO1kE2L_MN_FNoHSLnMjExZgn6TwqnB3yzCHM/s400/P_20160809_171743.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Pidelerden ilk olarak ikişer tane kıymalı geldi. Fındık lahmacuna benzese de bu yuvarlak pide bambaşka bir şey diyebilirim. Kıymalı olup da bu kadar hafif olanı ilk defa gördüm. Muhtemelen turuncun da etkisi vardır. (Usta en başta karışık dediği için ben pidenin üstünde kıymadan başka bir çok şey aradım ama karışık dediği hepsinden ayrı ayrı getirecekmiş :)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXzMvxD_w2uWe4kevNI0iEmgLgyDAPsIAk8AlyZ6olvQko61eo6R0dn3HT6NuOrVlTbr-YimHTcvaG72wAjIwVd_rCAjO2gNQvxNKBnZ_hLvnZf9ddNy-ifgo6KGhUZeqFdjvwLyDDE0s/s1600/P_20160809_171722.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXzMvxD_w2uWe4kevNI0iEmgLgyDAPsIAk8AlyZ6olvQko61eo6R0dn3HT6NuOrVlTbr-YimHTcvaG72wAjIwVd_rCAjO2gNQvxNKBnZ_hLvnZf9ddNy-ifgo6KGhUZeqFdjvwLyDDE0s/s400/P_20160809_171722.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<br />
Ardından iki çeşit peynirli pide geldi. İkisi de birbirinden güzel. Hangi peynirliyi daha çok beğendin desen cevap veremem. Peki peynirli mi kıymalı mı desen yine cevap veremem. :) Gerçekten hepsi de harika.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4SUzcAAkLxDDnF1YxOq2Wd2JCK2QQZb8qm17VG_luALr6xcprJNPDezAFioDxugE4LRfHji0WV9FLip1M8_ea7U6jpoggHBWxypcw24I0U9Ti7_3L-3b0Frj329e32ptguwizHo2x7SY/s1600/P_20160809_172530.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4SUzcAAkLxDDnF1YxOq2Wd2JCK2QQZb8qm17VG_luALr6xcprJNPDezAFioDxugE4LRfHji0WV9FLip1M8_ea7U6jpoggHBWxypcw24I0U9Ti7_3L-3b0Frj329e32ptguwizHo2x7SY/s400/P_20160809_172530.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tam bitti derken ustam gelip 'şimdi ben size bir çay ve tahinli gönderiyorum' dedi. İmkansız yiyemeyiz dedik ama yiyemezseniz paket yaparız dedi. Tahinli pidesi burada son olarak tatlı niyetine yeniyor. Görüntüsü katmere benziyor ama tat olarak baya farklı. Çayla birlikte kesinlikle tavsiyemdir. Pakete çok azı girebildi zaten :)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbvz7Nb9b9DsqPrELtPEuR9_HRkG3KALpEv0SL0PRVQYn-0SMiFKy9bC_J9Hf-BpoKdpz_5XkdvZiSrgBGfO6zv74bvVze-wL-vRICdRzLkxLJTmsTGRKlBIEjlXpSvGt3OkCVhahx5rc/s1600/P_20160809_173709.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbvz7Nb9b9DsqPrELtPEuR9_HRkG3KALpEv0SL0PRVQYn-0SMiFKy9bC_J9Hf-BpoKdpz_5XkdvZiSrgBGfO6zv74bvVze-wL-vRICdRzLkxLJTmsTGRKlBIEjlXpSvGt3OkCVhahx5rc/s400/P_20160809_173709.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Eminim bunlardan çok daha fazlası vardır bu ilçede. Ama eğer giderseniz bence bunlardan daha azını istemeyin. Tavsiyem bu şirin ilçedeki, pideyi sanat eserine dönüştüren bu güzel insanlarla tanışın. Misafirperver arkadaşlarımıza ve Ağırtaş Pide Salonu çalışanlarına çok teşekkür ederiz.</div>
<br />
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-65300200146418799892016-08-10T23:35:00.000+03:002016-08-10T23:35:20.760+03:00Sabiha Gökçen'i Öğretmeni Sınıftan Atar, Atatürk de Başyaverini Okula Gönderir ve...<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinTxL_kO5XxNf-iEZjggsH7PAsw3rWqJdiE33FGlMCLTb2m8BNljKnFQdiVE9Xw0YV5oyC2Qnzx9r2MXc280db5vQoIHFdgrUlwIN0dqTZ2V4Je0ppRkExHOUj_eELVaUMfsQTq20sL2E/s1600/ata06.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinTxL_kO5XxNf-iEZjggsH7PAsw3rWqJdiE33FGlMCLTb2m8BNljKnFQdiVE9Xw0YV5oyC2Qnzx9r2MXc280db5vQoIHFdgrUlwIN0dqTZ2V4Je0ppRkExHOUj_eELVaUMfsQTq20sL2E/s320/ata06.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Anasını ve babasını
kaybetmiş, Yunanlılar Bursa’yı işgal ettiği için de okula gidememiş, ancak on
iki yaşında ilkokula başlayabilmiş bir kız Sabiha. Görmeyi çok istediği Mustafa
Kemal de o vakit gelmiş Bursa’ya. Sabiha Gökçen o andaki heyecanını şöyle
anlatıyor;<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Ben Atatürk’ün yanına koşa koşa gittim. Tabii büyük bir
heyecan içindeyim. Atatürk küçüklerle konuşurken onların düzeyine inmesini
bilen biriydi. Benim heyecanımı çarçabuk yok etti.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün “Peki
seni evlat alırsam, benimle gelir misin?” sorusuyla hayatı değişmiş. Sabiha,
Atatürk’ün diğer manevi kızları Zehra ve Rukiye ile aynı okula gitmiş. “Ben
Atatürk’ten gördüğüm şefkati kendi ailemden görmedim…Her akşam köşke döndüğümüz
zaman Atatürk derslerimizle meşgul oluyordu.” diyerek memnuniyetini dile
getiriyor Sabiha Gökçen.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ancak okula yeni
gelen hocayı hiç sevmediğinden, ona karşı isyan eder bir tavır takındıklarından
da bahsediyor; “Bir gün Zehra ve ben hocaya karşı geldik. Hoca bizi kolumuzdan
tuttuğu gibi sınıftan attı. ‘Hadi,’ dedi, ‘gidin bakayım.’</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ağlayarak köşke
koşturmuşlar, kendilerine şefkatle davranan Atatürk’ün odasına… Mustafa Kemal
de başyaverini çağırtıp okula göndermiş. Sabiha Gökçen gerisini şöyle
anlatıyor;</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Başyaver beyi
çağırtmış, doğru okula göndermiş ve durumu öğrenmiş. Sonra bizi tekrar odasına
çağırdı ve dedi ki, ‘Siz büyük hata işlemişsiniz. Hocalara böyle yapılmaz.
Daima onları sevmek, saygı duymak lazım. Onlar sizi yetiştirecekler. Şimdi
okula gidip hocanızdan özür dileyeceksiniz ve elini öpeceksiniz.’ Biz de öyle
yaptık. Bir daha olay çıkarmadık.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Kaynakça: Bana
Atatürk’ü Anlattılar, Hıfzı Topuz </div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-35416680367260200502016-08-02T19:04:00.000+03:002016-08-11T16:58:29.709+03:00Yakup Kadri, Mustafa Kemal'in Yaşadıklarını Anlatıyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYoab8uOGVzO3MjuRKDDq_ODuQlfrtiui-fBTlp0SzUd7uf2Xfz9eIMvk_jP6nsuL4YCC1Xb0G2DHbR5Uq_pb0I3ElgPb62M-9i_GuhlPVsf8D9u-jLtrKGBbVjceiHUcdW-T2LZ-gg-g/s1600/0000000329667-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYoab8uOGVzO3MjuRKDDq_ODuQlfrtiui-fBTlp0SzUd7uf2Xfz9eIMvk_jP6nsuL4YCC1Xb0G2DHbR5Uq_pb0I3ElgPb62M-9i_GuhlPVsf8D9u-jLtrKGBbVjceiHUcdW-T2LZ-gg-g/s320/0000000329667-1.jpg" width="216" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hıfzı Topuz, TRT’de yayınlanan ‘Her Hafta Bir Konuk’ adlı
programını için yaptığı röportajları derlemiş “Bana Atatürk’ü Anlattılar” adlı
kitabında. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile de bir röportaj gerçekleştirmiş.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yakup Kadri Karaosmanoğlu I.Dünya Savaşı sırasında İsviçre’de
bulunuyormuş. Üç buçuk sene sanatoryumda tedavi görmüş. Atatürk’ün ismini de
ilk defa orada duymuş. Orada camlı vitrinler içinde afiş yapılan gazetelerde
görmüş Çanakkale’deki başarılarını. İkdam Gazetesi’nin yazı işleri müdürlüğünü
yapan Yakup Kadri, Enver Paşa’nın Mustafa Kemalle ilgili kendilerine de bir yasak
getirildiğini şöyle anlatıyor: </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Harp zamanında, Birinci cihan Harbi zamanında, Çanakkale
Muharebeleri’nde Kemal’den bahsedilmesin diye emir verilmişti. ‘Bu milletin
zaferidir, milletin malıdır, falanın, filanın malı değildir’ diye Enver Paşa bu
emri vermişti.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Yakup Kadri’yi
Ankara’ya davet etmiş. Karşılıklı oturup konuşmuşlar. Daha sonra ‘İlke’ olacak fikirlerini
anlatmış Mustafa Kemal.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bilirsiniz, aydınlar toplumdan farklı düşünür. Toplumun önde
gidenleri, yol göstericileri olarak da farklı düşünmek ve yeniliklere açık
olmak zorundadır zaten. Aksi halde ‘Aydın’ olamazlar. Hıfzı Topuz’un şu sorularıyla
dönemin aydınlarından sayılan Yakup Kadri dahi cumhuriyete bakış açısını itiraf
etmiş.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Siz hiç kendisi üzerinde etkileriniz olduğu kanısında
mısınız?“ <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Zannetmiyorum. Atatürk daima önde giden bir adamdı. Onunla
karşı karşıya oturdum dedimse, fikren de karşı karşıya oturmadık yani. Atatürk
daima bizden 30-40 sene öndeydi. Mesela itiraf ediyorum, ben cumhuriyetçi
değildim. Böyle bir şey olacağım aklımdan geçirmezdim.“ <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
"Ama Atatürk sizi inandırdı herhalde.” <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Evet, Atatürk yavaş yavaş herkesi inandırdı. Ben
cumhuriyeti tercih etmiyor değildim, ediyordum ama o devirde, o acayip devirde
halifelik vardı, bilmem ne vardı, bunlar ortadan nasıl kalkacak, bir türlü
aklım etmezdi. Bize bütün cesareti veren Atatürk’ün otuz senelik önde
gidişiydi. Atatürk bizi arkasından sürükledi.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Aslında Yakup Kadri şahsında toplumun öncülerinin bir
kısmının cumhuriyete bakışını bütünleştirebiliriz. Artık toplumun büyük
çoğunluğunun bu konu hakkındaki düşüncesini ve Mustafa Kemal’in ne kadar büyük
bir iş başardığını siz düşünün.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Aynı kitapta Falih Rıfkı Atay’ın da çok önemli bir sözü var. Adeta mücadelenin
savaşlardan sonra yaşandığını vurguluyor; “İzmir alındığı gün Gazi ölseydi cumhuriyet
kurulamazdı.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yakup Kadri, Mustafa Kemal’in bu mücadelede ne kadar yalnız
kaldığını şöyle anlatıyor; </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Atatürk’ün tek dostu yoktu dersem, inanır mısınız? Fakat
Atatürk cumhurbaşkanı olduktan sonra bütün dünya onun dostu oldu. Oraya
varıncaya kadar Atatürk’ün çektiklerini ben bilirim. Meclis aleyhindeydi. Çünkü
meclisin yarısından fazlası ittihatçıydı. Demek ki Enver Paşa’cıydı…”<br />
<br />
Bu cümleleri "Atatürk çağının çok daha ilerisinde bir lider olduğu için yalnız kaldı" şeklinde yorumlamak bence pek de yanlış olmaz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kütahya’da ordumuzun yaşadığı bozgun günlerinde ordunun
henüz başında olmamasına rağmen Atatürk’ün yaşadığı sıkıntıları şöyle dile
getirmiş.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Fevzi Paşa
Genelkurmay Başkanıydı. Atatürk her gece oraya gelir, bir küçük odada Fevzi
Paşa’yla karşı karşıya, harita üzerinde askeri harekâtı izlerdi. Biz de
ekseriya akşamları kendisini yalnız bırakmamak isterdik. Çünkü sabaha kadar
telgraf başında harekâtı takip ederdi, aşağıda telgrafhane vardı. Subay gelir,
daima saati saatine, şu şurada, bu burada diye kendisine durmadan bilgi
verirdi. Atatürk de ‘Falan paşayı çağırın bana, filan paşayı çağırın,’ diye
sahra telefonlarıyla emirler verirdi. Ara sıra da böyle ıstırap çeken bir adam
gibi belini tutardı, o vakit böbrek hastalığı vardı Atatürk’ün. O arbedede
böbrek hastalığı vardı. Sıkı bir tedavide bulunması lazım geldiği halde sabaha
kadar orada otururdu. Doktorlar sıcak suya girsin demişler kendisine. Sıcak
suya girmek için orada banyo yok. Tenekeden bir banyo yapmışlar, oraya
yatırırlardı. iki-üç neferi vardı yanında. Zaten başka kimse yoktu. Neferler
sıcak su yaparlar, getirirler, biraz açılırdı. Ondan sonra da meclise gidip laf
anlatması lazım gelirdi.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Mustafa Kemal ordunun başına geçtikten sonra Sakarya Zaferi gelmiş.
Düşmanın yakıp yıkarak çekildiği köyleri Yakup Kadri tek tek dolaşarak notlar
almış. Ve şöyle diyor Yakup Kadri; </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
“İşte Atatürk’ün o kıvranarak, memleket ıstırabıyla,
memleketi kurtarma gayretiyle nasıl çalıştığı hep gözlerimin önündedir. O akşam
eğer elimden gelseydi boynuna sarılıp, 'Bizi affet’ derdim.”</div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-41689440687573641.post-41300903478910625122016-07-12T18:34:00.002+03:002016-07-12T18:34:45.972+03:00(Video) Yüzbaşı Friedrich Wilhelm (Yüzbaşı Köpenick)<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Kurnazlığın, zekanın ve cesaretin ilginç bir örneği. Gerçek bir olay.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/vqcn1DSfh5w" width="560"></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2GZqT0K9zF5paozGTd-c9TRyTuHZElc2X8lTbmZvZIq0NkHCenj1_iwjB6yOTb2sFv_6FaytKRbjqHuLRMkoMjrJ4WNZHZ7aeNSvv5TUAP77dZqzf-xLlMJTvQepNu-ToEbzRH5Z5izc/s1600/09030906.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2GZqT0K9zF5paozGTd-c9TRyTuHZElc2X8lTbmZvZIq0NkHCenj1_iwjB6yOTb2sFv_6FaytKRbjqHuLRMkoMjrJ4WNZHZ7aeNSvv5TUAP77dZqzf-xLlMJTvQepNu-ToEbzRH5Z5izc/s320/09030906.jpg" width="320" /></a></div>
Kemal Karakayahttp://www.blogger.com/profile/01728926032892120041noreply@blogger.com0