Tuhaftır doğum günleri.Garip hisseder
insan kendini.Yaşınız küçükse inanılmaz bir sevinç kaynağıdır.Ama değilse bu
gün hüzne de dönüşebilir.
Geçen gün öğretmenlerimizden
Bircan hocanın 43. doğum günü olduğunu öğrendik.Öğretmenler odasında hemen
organize olup bir pasta aldık.Tenefüste mumları yakıp Bircan’a sürpriz
yaptık.Çok eğlendik yani.Tabi Bircan hariç…
Kendime ait kutlandığını hatırladığım
ilk doğum günümde ise annem ve ablamlar pasta yapmıştı.Küçüktüm o
zamanlar.Yaşımı tam olarak hatırlamıyorum.Annemin ağzında lokmayı çiğneyip bana
yedirdiği dönemden sonraydı. Galiba akrabamız Hilmiye halayla Himalayalar,
yufka ekmeğine kağıt ekmek dediğim dönemdi.Ama hatırladığım şu ki size özel bir
pastanın yapılması çok güzeldi.Bir de hediyeler mi?Yok artık daha neler?Demek
böyle oluyormuş doğum günü dedim. Elma şekerini de ilk defa o gün tadıyordum.Ne
kadar güzel görünüyordu.Hâlbuki sonradan anladım; elma şekeri insanları tanımanın provası gibiymiş.İçindeki
elmadan çok o parlak, kıpkırmızı dış güzelliğine takılıyordu aklınız.Bir ısırık
alınca uğruyordunuz hayal kırıklığına.Zaten incecik bir çubuğun ucunda kocaman
bir elmanın bulunması başlı başına bir dengesizlikti. Çoğu insan gibi..
Akşam da samimi olduğumuz birkaç aile
gelmişti. Gelenler de birer paket tutuşturmuşlardı elime.Havalara uçacaktım
galiba.Misafirlerden gelen üç paket duruyordu önümde.Merakımı hemen yenmek
istedim.Birinci paketin uç kısmını açtığımda inanamadım.”Yok canım,değildir”
dedim.Paketin tamamını açıncaya kadar umudunu yitirme!Tamamen açtığımdaysa
elimde bir banyo lifi vardı.Attım hemen bir kenarı.Şimdi düşünüyorum da bir
çocuğa doğum günü hediyesi aldığımda ilgisiz kalması, bir köşeye atması beni
üzerdi.Bu hediyeye karşı ilgisiz davranmış olmam belki üzmüştü o aileyi.Ama
yine de böyle bir hediyeyi bana verme cesaretini gösteren ailenin de heyecanla
banyoya koşturmamı beklemeyeceğini düşünüyorum.
Diğer paketi aldım elime.Bu da
yumuşaktı.Paketin yumuşaklığı bana umut vermese de getiren aile umut
veriyordu.Onu da açtığımda bir havlu çıktı.Doğum günü macerası güzel başladı
hayal kırıklığıyla bitti.
Sonrasında da hiç heves etmedim doğum
günüm kutlansın diye.Ama ailem ve arkadaşlarım sağ olsunlar gayet güzel doğum günleri
geçirdim.Geçen sene de öğretmen arkadaşlarımın bana sürpriz yapacaklarını
anladım.Ufuk gelip “Bu akşam canlı müzik yapan bir yere gidelim.”
dedi.Arkadaşlardan bir kısmı gitmiş biz de dört beş kişi toplanıp
gidecektik.”Benim canım istemiyor, siz gidin.” diyince yaptığı ısrarlardan
artık sürpriz iyice ortaya çıkmıştı.Ne yapalım gideceğiz artık.Yolda sadece
onların o güzel emeklerini boşa çıkarmamak için nasıl şaşırmış rolü yapacağımı
düşündüm.Meğer her şeyden haberdar olup da bir şey bilmeyen şapşalı oynamak ne
zor işmiş.Canlı müzik baya güzeldi, geç de olmuştu ama hala pasta yoktu
ortada.Bizimkiler numaradan “Kalksak mı acaba?” demeye başladılar.Galiba
sürpriz yokmuş,yanılmışım dediğim sırada garson bizim masaya doğru
yöneldi.Masanın uç kısmında ben oturuyordum.Bana “Pastayı şimdi mi getireyim?”
diye sordu.Arkadaşlar “Ne pastası be, ne pastası?” diye adamı döveceklerdi az
kalsın.Bir doğum günüm de böyle geçti.
İlk anlattığım doğum günümde üçüncü
hediyeyi merak ettiysen söyleyeyim; bir takım beyaz iç çamaşırı…Verdikleri
hediyelerle resmen “Leş gibi kokuyorsun, git bir keselen, kurulan, şu temiz çamaşırları da giy.” demişlerdi.
0 yorum:
Yorum Gönder